Kültür ve sanat adına geçtiğimiz hafta Muğla’da güzel gelişmeler yaşandı.
İlki, oyuncu Ayça Bingöl’ün yorumuyla Anadolu'nun farklı dönemlerine tanıklık eden 16 güçlü kadının öyküsü sahneye taşınmasıydı.
Muğla'nın Yatağan ilçesindeki Stratonikeia Antik Kenti'nde sergilenen ‘Ben Anadolu’ oyunu, Yıldız Kenter’in unutulmaz performansıyla sahnelerin en çok izlenen oyunları arasında yer alıyordu.
Yıllar sonra öğrencisi Ayça Bingöl tarafından yeniden hayata geçirilen oyun, trajedi ile komedinin iç içe geçtiği, antik çağlardan Kurtuluş Savaşı’na kadar uzanan süreci anlatıyor.
Ayrıca oyunda Kibele’den Niobe’ye, Kassandra’dan Theodora’ya, Nilüfer Hatun’dan Hürrem Sultan’a masallarla, savaşlarla, doğayla Anadolu’nun farklı çağlarına tanıklık eden 16 kadının yaşam öyküsü anlatıldı. Oyuncu Bingöl’ün performansı ise tek kelime ile mükemmeldi.
Oyunun yönetmen koltuğunda ise yine Kenter’in öğrencilerinden Görkem Yeltan vardı.
Gösteri öncesi açıklama yapan Stratonikeia ve Lagina Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Bilal Söğüt, burada 3 bin yıl önce de insanların aynı şekilde bir araya geldiğini söyledi. Antik kentte kazı çalışmalarının devam ettiğini aktaran Söğüt, “Bu gibi aktivitelerle kentimizin tanıtımı da sağlanıyor.” dedi.
Kentin tanıtımının sanat aktiviteleri ile birleştirilmesi başarılı bir düşünce.
İsterseniz şimdi de Stratonikeia Antik Kenti'nden başka bir antik kente uzanalım mı?
Yine Muğla’dayız.
Bu kez Milas’tayız. Kültür – sanat anlamında güzel bir gelişme var.
Tarihe ışık tutabilecek bir gelişme hem de…
Muğla'nın Milas ilçesinde tarihi ve doğal güzellikleriyle turistlerin ilgisini çeken Herakleia Antik Kenti'nde yürütülen arkeolojik kazılarda 7 mekândan oluşan bir yapı kompleksi gün yüzüne çıkarıldı. Ve o döneme ait önemli bilgiler de elde edildi.
Antik Çağ’da bir liman kenti olan Herakleia Antik Kenti’nin Roma döneminde körfezin kapanmasıyla Bafa Gölü’ne dönüşen gölün kenarında konumlandığı ve 13’üncü yüzyılın ortalarına kadar uzun süreli yerleşimin ise devam ettiği belirtiliyor.
Latmos ve Herakleia Kazısı Başkanı Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeliha Gider Büyüközer, kazılar sonucunda ortaya çıkartılan bu yapının Geç Antik Çağ’a ait bir ev olduğunu kaydetti.
Burada yaşayan kişilerin balıkçılık faaliyetleriyle uğraştığına dair önemli veriler ve bulgular elde ettiklerini söyleyen Büyüközer, yapı kompleksindeki mekanlardan birinin de Geç Antik Çağ konutunun banyosu olduğunu ve bu yapının da çok önemli olduğunu ifade etti.
Kazı alanındaki çalışmalarda bir konutta bulunabilecek o dönemde kullanılan mutfak kaplarının hemen hemen her tipine ulaştıklarını anlatan Büyüközer, “Pişirme ve sofra kapları ki, nitelikli sofra grubu seramiklerimiz de vardı. Onun haricinde çatının ve kapıların ahşap olduğunu gösteren metal çivi aksamı, menteşe gibi buluntularımız oldu. En önemli verilerimizden biri de aslında buradaki konutta pencerelerin olduğu ve burada pencerelerin camla kaplandığına dair cam verilerimiz de var. Yine bir evde kullanılan kişisel eşyalar, takılar, saç iğneleri gibi kişisel eşyalar da bulduk. Buluntular arasında kurşun ve pişmiş toprak balık ağı ağırlıkları gibi çok önemli bir malzeme grubu açığa çıktı. En azından tüketim amacıyla da olsa balıkçılık faaliyetlerine ağırlık verilmiş. Açığa çıkan kemiklerde ilk veriler doğrultusunda büyük ve küçükbaş hayvanların yanı sıra çok sayıda deniz kabuklusu ve deniz ürünleri tükettiklerini de tespit edebildik” diye konuştu.
Geçmiş dönemlere ait bir yaşam bulgularının gün yüzüne çıkartılması ne kadar heyecan verici. O dönemle ilgili bilgiler elde etmek te aynı şekilde.
Tarihi anlamda zengin olan ülkemizde gün yüzüne çıkmayı bekleyen kaç tane tarihi bulgular var kim bilir? En kısa zamanda bizlerle buluşmasını diliyorum.