23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 105. kuruluş yıldönümünde yine coşkuyla kutlanıyor. Ancak bu yıl, bayram coşkusu kadar derin bir kaygı da ülke gündeminde yer buldu. Eğitim-İş İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Özgür Şen’in yaptığı açıklama, Türkiye'de çocukların karşı karşıya bırakıldığı eğitim, emek ve yaşam koşullarını gözler önüne serdi.

Bir Bayram, İki Türkiye: Kutlama ile Gerçekler Arasındaki Derin Uçurum

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözüyle temellendirdiği 23 Nisan, aynı zamanda dünyada çocuklara armağan edilmiş tek bayram olma özelliğini taşıyor. Ancak bugün, ulusal egemenlik ilkesinin içinin boşaltıldığını, çocukların eğitime erişimde ciddi eşitsizlikler yaşadığını ve Türkiye'nin geleceğine dair büyük endişeler duyulduğunu söyleyen Şen, 23 Nisan’ı kutlamanın yanı sıra bir muhasebe günü olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Açıklamada en çok dikkat çeken konuların başında eğitim sisteminin ideolojik dönüşümü geldi. Şen, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), çocukları geleceğe hazırlama sorumluluğunu yerine getirmediğini, bilakis iktidarın siyasal hedefleri doğrultusunda eğitimi şekillendirdiğini vurguladı.

“Laik, bilimsel, kamusal ve çağdaş eğitim anlayışı sistemli bir şekilde yok edilirken, tarikat ve cemaatler eğitim alanını fiilen işgal etmiştir” diyen Şen, bu dönüşümün eğitimde fırsat eşitliğini ortadan kaldırdığını ve çocuklar arasında derin sınıfsal ayrımlar yarattığını ifade etti.

Son yıllarda devlet okullarının fiziki yetersizliklerle boğuştuğunu, özel okulların oranının %1’den %20’ye yükseldiğini, kamu okullarının ise adeta kaderine terk edildiğini belirten açıklamada, “Eğitim, lüks ve ayrıcalık haline geldi” denildi. Karma eğitim tartışmaya açılırken, birçok okulda dini yapıların etkinliklerine izin verilmesi, çağdaş eğitimin yerini gerici uygulamalara bırakmasına neden oldu.

OECD Sıralamalarında Sonlarda, Sınavlarda ‘Sıfır’ Çeken Yüzbinler

Şen, Türkiye’nin eğitimde uluslararası alandaki performansına da değindi. OECD verilerine göre Türk öğrencilerin okuduğunu anlama, matematik ve fen alanlarında son sıralarda yer aldığına dikkat çekti. Merkezi sınavlarda yüz binlerce öğrencinin sıfır çekmesi, çocukların eğitimin temel kazanımlarını bile edinmeden sistemden koptuğuna işaret ediyor.

Çocuklar Eğitimin Değil, Sermayenin Nesnesi Haline Geldi

En çarpıcı eleştirilerden biri, çocuk işçiliğiyle ilgiliydi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) aracılığıyla çocukları ucuz iş gücü haline getirdiği öne sürüldü. Şen’in aktardığına göre, bugüne kadar MESEM’lerde 14 çocuk hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı.

“Okulda olması gereken çocuklar tarlada, atölyede, sokakta” diyen Şen, MEB’in artık adeta “çocuk işçi bulma kurumu” gibi çalıştığını, bu sistemin devlet eliyle meşrulaştırıldığını ifade etti.

Çocuk Gelinler ve Eğitimsiz Bırakılan 1.5 Milyon Öğrenci

TÜİK verilerine göre 2024 yılında 9354 kız çocuğu farklı yaş gruplarındaki erkeklerle evlendirildi. Eğitim dışı kalan öğrenci sayısı ise 1 milyon 584 bin olarak açıklandı. Bu çocukların bir kısmı sokakta, bir kısmı tarlada ya da evlilik kurumunun baskısı altında yaşamlarını sürdürüyor.

Şen, çözümün; Cumhuriyetin temel değerlerinde, laiklikte, kamusal ve parasız eğitimde olduğunu vurguladı. “Laik eğitimi ortadan kaldırmak isteyen iktidar anlayışına karşı, Atatürk ilke ve devrimlerine, öğretim birliğine, çocukların eşit ve özgür geleceğine sahip çıkmalıyız” dedi.

Açıklamanın sonunda, 23 Nisan’ın yalnızca bir bayram değil, aynı zamanda egemenliğin halka ait olduğunu gösteren tarihi bir dönüm noktası olduğunun altı çizildi. Ulusal egemenlik ilkesinin sadece geçmişin bir hatırası değil, bugünün ve geleceğin teminatı olduğuna vurgu yapıldı:

“Egemenlik, kutsal bir aile ya da liderlik anlayışının değil, halkın ortak iradesinin ürünüdür. Bu iradeyi yaşatmak için özgür bireyler yetiştiren bir eğitim sistemine ihtiyaç vardır.”

Kaynak: Bülten