Bazıları onun gölgesini gördüğünü söylüyor, bazıları ise geceleri kulağına gelen uğursuz fısıltıları… Alkarısı, özellikle yeni doğum yapmış kadınlara musallat olduğu iddia edilen esrarengiz bir varlık. Peki, Alkarısı neden musallat olur? Alkarısı gerçek mi?
Alkarısı: Halk İnancında Lohusa Humması
Halk arasında al, alanası, alkızı, alkarı, albası ve albıs gibi isimlerle anılan alkarısı, kötü ruhlardan biri olarak kabul edilir ve genellikle cin, peri, dev ya da şeytan benzeri bir varlık olarak tasavvur edilir. Geleneksel inanışlara göre albastı (lohusa humması), alkarısının etkisiyle ortaya çıkar ve gerekli önlemler alınmazsa yeni doğum yapmış kadın ve bebeğinin ölümüne neden olabilir. Alkarısının özellikle ahır, samanlık, harabe, nehir kenarı, çeşme ve su kaynakları gibi yerlerde bulunduğuna, atlara, lohusalara ve bebeklere musallat olduğuna inanılır.
Alkarısı genellikle kırmızı giysili, yaşlı ve son derece çirkin bir cadı olarak betimlenirken, bazı efsanelerde güzel olanlarının da bulunduğu ve yakalanmaları halinde insanlarla evlenebilecekleri söylenir.
Halk İnancında İki Farklı Alkarısı İmgesi
Zararsız Alkarısı: Ölüme sebep olmaz, sadece geceleri ahırlara girerek atlara biner ve yelelerini örmekten hoşlanır. Bu durumun farkına varan bazı kişiler, atın sırtına zift, kara sakız gibi yapışkan maddeler sürerek alkarısını yakaladıklarını ve ona iğne veya çuvaldız saplayarak insan şekline bürünmesini sağladıklarını anlatır. Rivayetlere göre alkarısını yakalayan aileler “ocak” olarak adlandırılır ve onlara ocaklı denir. Alkarısının, ocaklı insanlardan ve onların eşyalarından uzak durduğu kabul edilir.
Tehlikeli Alkarısı: Yeni doğum yapmış kadın ve bebeklerine musallat olur. Halk inanışına göre lohusanın böbrek, yürek ve ciğerini yiyerek beslenir. Alkarısı tarafından etkilenen lohusalar “albasan”, bu durumun neden olduğu hastalık ise “albastı” veya “albasması” olarak adlandırılır. Albastının belirtileri arasında şiddetli ağrılar, sayıklamalar, bayılmalar, ağız köpürmesi ve etraftaki eşyaları kırmızı görme gibi durumlar yer alır. Alkarısının musallat olduğu lohusa fark edilmez ve zamanında müdahale edilmezse kadın ölebilir.
Alkarısından Korunma Yöntemleri
Halk arasında alkarısından korunmak için doğum öncesi ve sonrası olmak üzere çeşitli önlemler alınır:
- Lohusa kadın kırk gün boyunca yalnız bırakılmaz.
- Gece gündüz odasında ışık yakılır.
- Yatak başına Kur’an-ı Kerim, ayna, soğan, sarımsak, nazarlık gibi nesneler konur.
- Lohusanın yastığının altına bıçak, kama, maşa, makas, ekmek ya da erkek ceketi koyulur.
- Lohusanın başına ve bebeğin beşiğine kırmızı bir kurdele bağlanır.
Eğer lohusa veya bebek albastıya yakalanmışsa;
- Hoca ya da ocaklı birine okutulur.
- Aniden silah atılarak ya da demir eşyalarla gürültü yapılarak alkarısı korkutulur.
- Kırmızı (al) bir at getirilerek kişnetilir ve hastanın üzerine konan arpa bu ata yedirilir.
Modern Tıp ve Alkarısı İnanışının Azalması
Eskiden toplumda büyük bir korkuya neden olan albastı, modern tıp tarafından lohusa humması (puerperal ateş) olarak tanımlanmış ve mikrobik bir hastalık olduğu ortaya konmuştur. Antibiyotik tedavisinin yaygınlaşmasıyla birlikte bu hastalığın görülme sıklığı azalmış, dolayısıyla alkarısı inancı da eski gücünü yitirmiştir. Günümüzde ulaşımın kolaylaşması, sağlık hizmetlerinin yaygınlaşması ve eğitimin artmasıyla birlikte halk, bu tür batıl inanışların İslam’a aykırı olduğu konusunda bilinçlendirilmiş ve alkarısı imajı büyük ölçüde etkisini kaybetmiştir.
Alkarısı gerçek mi?
Hayır, alkarısı gerçekte var olan bir varlık değildir. O, halk inanışlarında ve mitolojide yer alan doğaüstü bir figürdür. Geleneksel anlatılarda, özellikle doğum sonrası kadınları ve bebekleri etkileyen hastalıklarla ilişkilendirilmiştir. Ancak, modern tıp albastı olarak bilinen rahatsızlığın aslında lohusa humması (puerperal ateş) adı verilen mikrobik bir enfeksiyon olduğunu ortaya koymuştur.
Eskiden lohusa kadınlar, bağışıklık sistemleri zayıf olduğu için enfeksiyonlara daha yatkın hale gelirdi. Tıbbi bilgi yetersiz olduğundan, insanlar bu hastalığın sebebini görünmez varlıklar olarak düşünerek alkarısı gibi mitolojik karakterlerle açıklamaya çalışmışlardır. Ancak günümüzde, doğum sonrası enfeksiyonlar antibiyotikler ve hijyenik koşullar sayesinde büyük ölçüde önlenebilmektedir.