Modern bilim büyük patlamayla evrenin nasıl başladığını araştıradursun, İslam dünyası çok daha derin bir soruya odaklanıyor: Allah ilk olarak neyi yarattı?
Allah'ın ilk olarak yarattığı şey nedir?
İslâmî kaynaklarda yer alan bilgiler doğrultusunda, Allah’ın ilk yarattığı varlığın ne olduğu konusu çeşitli rivayetlerle açıklanmıştır. Bu konuda farklı görüşler bulunmakla birlikte, en dikkat çeken anlatımlardan biri, Hz. Âdem'in yaratılışı ve onun, gökte gördüğü bir nur ile başlayan kıssadır.
Hz. Âdem (a.s.), yaratıldıktan sonra göğe baktığında Arş-ı A'lâ'da muazzam bir nur ve bu nurun içinde “Ahmed” ismini görür. Merakla bu nurun ne olduğunu sorar. Cenab-ı Hak ona şöyle cevap verir:
“Bu, senin soyundan gelecek bir peygamberin nurudur. Göklerde ismi Ahmed, yerde Muhammed'dir. Eğer o olmasaydı, seni de yaratmazdım.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bu hakikati bir sahabiye açıklarken şöyle buyurmuştur:
"Allah’ın ilk yarattığı şey, senin peygamberinin nurudur. O nur, Allah’ın kudretiyle dilediği gibi dolaşırdı. Henüz ne Levh-i Mahfuz, ne kalem, ne cennet, ne cehennem, ne melek, ne sema, ne yeryüzü, ne güneş, ne ay, ne insan ne de cin vardı.”
Bu nur, zamanla Hz. Âdem’in alnına yansımış, oradan diğer peygamberlere aktarılmış ve sonunda Hz. Muhammed (s.a.v.)’de tecelli etmiştir.
Bazı İslam âlimleri ise ilk yaratılan varlığın “akl-ı evvel” yani ilk akıl olduğunu belirtirler. Bu varlık, Allah’ın hitabını vasıtasız anlayan, tüm yaratılışın başlangıcını temsil eden soyut bir cevherdir. Bu akıl, Allah’a nispet edildiğinde “kalem-i a’lâ”, kula nispet edildiğinde ise “akl-ı evvel” adını alır. Aynı zamanda “nûr-ı Muhammedî” olarak da tanımlanır. Bu üç kavram –akıl, kalem ve cevher– bazı kaynaklarda aynı hakikatin farklı isimleri olarak yorumlanmıştır.
Bazı İslam âlimleri ise ilk yaratılan varlığın “akl-ı evvel” yani ilk akıl olduğunu belirtirler. Bu varlık, Allah’ın hitabını vasıtasız anlayan, tüm yaratılışın başlangıcını temsil eden soyut bir cevherdir. Bu akıl, Allah’a nispet edildiğinde “kalem-i a’lâ”, kula nispet edildiğinde ise “akl-ı evvel” adını alır. Aynı zamanda “nûr-ı Muhammedî” olarak da tanımlanır. Bu üç kavram –akıl, kalem ve cevher– bazı kaynaklarda aynı hakikatin farklı isimleri olarak yorumlanmıştır.
Bazı rivayetlerde, ilk yaratılan varlığın “kalem” olduğu belirtilmiştir. Kalem, tüm varlıkların kaderini yazmakla görevlidir. Bu yönüyle kalem, yaratılış sürecinde önemli bir yer tutar. Aynı şekilde, arşın su üzerinde bulunduğu rivayeti de erken dönem yaratılış sahnelerine işaret eder. Bu yüzden bazı âlimler ilk yaratılan şeyin “arş” olabileceğini öne sürer.
Sonuç olarak, bazı sufîler ve İslâm filozofları, ilâhî kalemi “akl-ı evvel” veya “nûr-ı Muhammedî” olarak yorumlasalar da, bu görüşlerin tümü, naslardan kesin delillerle desteklenmeyebilir. Ancak kalemin, bilgiye ve ilme verilen önemi simgeleyen bir unsur olarak da anlaşılması mümkündür. Zira Kur’an’da kaleme yemin edilmiştir ve bu, insanın okuma-yazma kabiliyeti ile bilgiye ulaşmasının değerine işaret eder.