Hazırlayan: İzmir Müftülüğü Vaizesi Fatma Özmen Ergen

Ayet-i Kerime

"Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan vesilesidir. Büyük mükâfat ise ancak Allah katındadır." (Enfâl, 8/28)

Hadis-i Şerif

Eyyüb b. Mûsâ'nın (r.a.), babası aracılığıyla dedesinden naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır." (Tirmizî, Birr, 33)

Dua

“Rabbim! Bana iyilerden olacak bir evlat ver!” (Sâffât, 37/100)

Sohbet

Aileye emanet olması yanında onların imtihanı da olan çocukların eğitimi, sabırlı ve kararlı olmayı gerektiren uzun bir süreçtir. Temelleri erken dönemde atılmalı; çocuğun zihinsel, ruhsal ve bedensel gelişimi dikkate alınarak uygulanmalıdır. Her dönem birbirini etkiler, o sebeple her yaşta olması gereken kazanımlar geciktirilmeden sağlanmalıdır.

Peygamber Efendimizin (s.a.s.) çocukların kulağına ezan ve kamet okuması ve bu uygulamayı ümmetine de tavsiye etmesi çocuğun eğitimi konusunda atılmış ilk ve önemli bir adımdır. Çocuğunu sevgi ile kucaklarken, uyuturken, kulağına "Hû hû hû Allah, Lâ ilâhe illallah" sözleriyle başlayan ninniler fısıldayan anne, bu eğitimi devam ettirir. Kulağı bu sözlere alışmış çocuk konuşmaya başladığında kelime-i tevhidi kolayca öğrenir. Aile büyüklerinin, taklit etmeyi seven çocukların yanında namaz kılmaları, çocuklara seccadelerinde yer açmaları, onlar için küçük seccadeler hazırlamaları çocuklara namazı sevdiren davranışlardır.

Konuşmaya başladığında "Kimin kulusun?", "Kimin ümmetisin?" "Peygamberimizin adı ne?" gibi sorularla çocukta öğrenme merakı geliştirilebilir. Dualar dört yaşından itibaren kısa olanlardan başlayarak çocuklara öğretilebilir. Dua öğrenme süreci, "Yattım Allah kaldır beni / Nur içine daldır beni..." benzeri Türkçemizde pek çok örneği olan tekerlemelerle başlatılabilir.
Bu yaşlarda çocuklara Allah sevgisi aşılanmalı, Allah'ın insanları sevdiği onun anlayacağı ifadelerle dile getirilmelidir. "Allah seni yakar, taş eder." gibi çocukları korkutan ve Allah'tan uzaklaştıracak ifadeler asla kullanılmamalıdır. Resim yapmayı seven çocuklar cami, seccade gibi dini sembollerin resimlerini yapma konusunda teşvik edilebilir. Yedi yaşına ulaşmadan kısa namaz sûreleri ve duaları da yavaş yavaş öğretilmelidir. Çünkü Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) çocuklar yedi yaşına geldiğinde onların namaz kılmayı öğrenmeleri gerektiğine işaret etmiştir (Ebû Dâvûd, Salât, 25). Çocuklara nasıl namaz kılacaklarını da en güzel yöntemle öğretmiştir. Henüz küçük bir çocuk olan Enes'e, "Yavrucuğum! Namazda yüzünü sağa sola çevirip bakma." (Tirmizî, Cum'a, 60) hatırlatması yapmıştır.

Çocuklar sekiz dokuz yaşından sonra doğruyu-yanlışı ayırt edebilecek ve çevresindeki olayları bu yönüyle sorgulayacak zihinsel olgunluğa ulaşırlar. Vicdan melekesi oluşmaya ve ahlâkî bilinç gelişmeye başlar. Çevrelerinden etkilendikleri bir yaş dönemidir, bu sebeple anne babalarının ahlâka uygun davranışları ile çocuklarına örnek olmaları sağlıklı değer eğitimi gerçekleştirmek açısından çok kıymetlidir. Çünkü çocuklar anne-babalarının sözlerinden çok davranışlarından etkilenirler. Anne-babaların çocuklarının olumlu davranışlarını pekiştirecek bir sosyal ortam ve arkadaş çevresi oluşturmaları, çocuğa verilecek eğitimi kolaylaştırır.

Fetva

Boşanmadan sonra çocukların nafakası kime aittir?

Çocukların nafakalarını/temel ihtiyaçlarını karşılama görevi, babaya aittir (Bakara, 2/233). Nafaka borcu, yükümlünün ekonomik gücüne göre tespit edilir (Talak, 65/7). Baba, çocuğun nafakasını temin edemeyecek kadar fakir olur da babanın kardeşi veya anne bunu temin edebilecek maddi güce sahipse, baba, gücü yettiğinde ödemek üzere, onlara borçlanarak nafakayı karşılar. Kız çocuklar büyük de olsa küçük çocuklar gibi olup, evleninceye kadar nafakaları babaya, evlendikten sonra kocaya aittir. Erkek çocuklar ise, çalışıp kazanır hale gelinceye kadar baba nafakalarını temin eder, çalışıp kazanabilecek hale gelince nafaka sorumluluğu sona erer. Ancak çocuk büyük de olsa nafakasını kazanamayacak bir özre sahip olduğunda, nafakası yine babaya aittir (Serahsî, el-Mebsût, V, 222-223).

Not: Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından derlenmiştir.

Kaynak: Bülten