Hazırlayan: İzmir Müftülüğü Vaizesi Fatma Özmen Ergen

Ayet-i Kerime

"Onlar, 'Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle' diyenlerdir." (Furkan,25/74)

Hadis-i Şerif

Ali b. Ebû Tâlib (r.a.) şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.s.) (torunu) Hasan için akika olarak bir koyun kurban etti ve "Fâtıma, onun başını tıraş et ve saçının ağırlığı kadar gümüşü sadaka olarak ver." buyurdu. (Tirmizî, Edâhî, 19)

Bir Dua

Allah’ım! Ezelî ilminde; yapmayı düşündüğüm bu iş benim dinim, dünyam ve geleceğim hakkında hayırlı ise bu işi hakkımda takdir buyur, onu kolaylaştır, uğurlu ve bereketli eyle. (Buhârî, Deavât, 48)

Sohbet

Çocukları dünyaya gelmeden dua etmeye başlayan Müminler, yavrularına kavuştuklarında da bu nimetin şükrünü eda etmeyi ihmal etmezler. Onlar bilirler ki Rablerinin dualarını kabul buyurup onlara bahşettiği çocuklar, ancak Allah'ın rızasına uygun olarak yetiştirildiğinde dua sahipleri için göz aydınlığı olur. Anne-babanın bu uğurdaki çabası ise çocuğu lütfeden Rabbine yönelik fiili bir şükran ifadesidir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) torunları olduğunda onlar için kurban keserek Rabbine olan şükran duygularını ifade etmiş, gerekli maddi imkanlara sahip ümmetine bu konuda tavsiyede bulunmuştur. Hz. Ebûbekir'in (r.a.) kızı Esma'nın oğlu muhacirler için çok değerliydi. Medine'de doğan ilk çocuktu, doğuşuyla Yahudilerin Müslümanların çocukları olmasın diye büyü yaptıkları yönündeki söylentiyi ortadan kaldırıyordu. Müslümanların gelecekle ilgili ümitleri tazelenmişti. Ona Abdullah ismini verip ağzını hurma ile tatlandıran Allah Resûlü (s.a.s.) mutluluk kaynağı olan yavru için dua etmişti. Tüm çocukları sevinçle karşılayıp onların kulaklarına imanın esasları olan cümlelerden oluşan ezan ve kamet okuduktan sonra isimlerini veren Peygamber Efendimizin diğer tavsiyesi, onların tıraş edilip saçları ağırlığınca sadaka verilmesi idi (Muvatta', Akika, 1).

Cinsiyetinden, fiziki özelliklerinden bağımsız olarak tüm çocuklar sevinç kaynağıdır, dünya hayatının süsüdür (Kehf, 18/46). Bazen aileler istedikleri cinsiyette çocukları olmadığında üzülmekte, bu konuda hiçbir sorumluluğu olmayan anneler suçlanıp hor görülmektedir. Oysaki "Onlardan birine bir kız müjdelendiğinde, öfkelenerek yüzü kapkara kesilir." (Nahl, 16/58) ayetinde ifade buyrulduğu gibi istediği cinsiyette çocuğu olmadığı için üzülmek cahiliye adetidir. Çünkü doğacak çocuğun cinsiyetini belirleyen Allah Teala'dır; Müslümana yakışan, O'nun tercihini severek kabul etmektir. Günümüz şartlarında çocuğun cinsiyetini önceden belirleme ihtimali olsa bile, böyle işlem yaptırmayı düşünmek kul olmanın sınırlarını aşmak demektir. Engelli çocuklar da aileleri için zor bir imtihandır. Çocuğunun engelli olacağını öğrendikten sonra onu kürtaj yoluyla aldırmayı düşünmek ise imtihana rıza göstermemek anlamına gelir. Sağlıklı doğduğu halde ilerleyen yaşlarında hastalık ya da kaza gibi sebeplerle engelli hale gelen bir çocuğun yaşamaya hakkı olduğu kadar, anne karnında iken engelli olduğu tespit edilen çocuğun da yaşama hakkı vardır.

Rabbimizin lütfettiği her çocuğun, değerli olduğu ve anne babası için göz aydınlığı olma fıtratıyla yaratıldığı unutulmamalıdır.

Fetva

Tüp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olmak caiz midir?

İster kadın, ister erkekteki bir kusur sebebiyle, tabii ilişkiyle gebeliğin gerçekleşmesi mümkün olmadığı takdirde, Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 20.05.1992 tarihli kararına göre;

a) Döllendirilecek yumurta ve spermin her ikisinin de nikahlı eşlere ait olması, yani bunlardan herhangi birisinin yabancıya ait olmaması;

b) Döllenmiş olan yumurta, başka bir kadının rahminde değil de yumurtanın sahibi olan eşin rahminde gelişmesi; 

c) Bu işlemin, gerek anne babanın gerek doğacak çocuğun maddi, ruhi ve akli sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisinin olmayacağı tıbben sabit olmak şartıyla, tüp bebek yöntemine başvurmakta bir sakınca yoktur.

Başka kadının yumurtası veya kocası dışında yabancı bir erkekten alınan sperm ile bir kadının gebeliğinin sağlanması ise caiz değildir.

Kaynak: Bülten