Hazırlayan: İzmir Müftülüğü Vaizesi Fatma Özmen Ergen

Ayet-i Kerime

"Ey iman edenler! Kendinize veya ana-babanıza ve akrabanıza karşı da olsa adaletten asla ayrılmayan, Allah için şahitlik eden kimseler olun. Zengin olsunlar, yoksul olsunlar, Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır." (Nisâ, 4/135)

Hadis-i Şerif

Nu'man b. Beşîr (r.a.) anlatıyor: Babam bana bir mal bağışladı. Annem Amra bnt. Revâha, "Resûlullah (s.a.s.) bu bağışa şahit olmadıkça ben razı olmam." dedi. Babam, bu bağışa şahit tutmak için Resûlullah'a (s.a.s.) gitti. Resûlullah (s.a.s.), "Çocuklarının hepsine ona verdiğin gibi mal verdin mi?" diye sordu. Babam, "Hayır, vermedim." deyince Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Allah'tan korkun, çocuklarınız arasında adaletli olun!" (Müslim, Hibe, 13; Buhârî, Hibe, 13)

Dua

Ey Rabbim! Gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl… (Neml, 27/19)

Sohbet

Ailenin birden fazla çocuğa sahip olması durumunda çocukların her birinin aile içinde ve dışında haklarının korunması, hem çocukların geleceğe hazırlanmasında hem de aile saadetinin sağlanmasında çok önemli bir etkendir.

Bazı ebeveynlerin farkında olarak ya da olmayarak çocuklarına karşı tutumları değişebilmekte, birini çok severek aşırı hoşgörülü, diğerlerine baskı ile istenmeyen çocuk muamelesi yapabilmektedirler. Bu tutumlar, çocukların kişilik ve duygusal gelişimlerine zarar vermekte, kardeşler arasında kıskançlığa yol açabilmektedir. Bunun yanında güvensizlik, mutsuzluk, iştahsızlık, altını ıslatma, tırnak yeme gibi fizyolojik ve psikolojik problemlere de zemin hazırlayabilmektedir. Bu gibi problemlerin çözümü olarak uzmanlar çocuklara beraberce yapabilecekleri, paylaşmayı gerektirecek sorumluluklar vermeyi önermekte ve çocukların her birinin aile içinde kendilerini güvende hissetmelerinin sağlanmasını tavsiye etmektedir.

Tarihteki ilk cinayet Hz. Âdem'in (a.s.) iki oğlu arasındaki kıskançlık sebebiyle gerçekleşmiştir. Kardeşleri, Hz. Yûsuf'u (a.s.) kıskandıkları için kuyuya atmışlardı. Kıskançlık ve rekabet duygusu insani ve nefsani duygudur ancak yumuşatılıp iyiye ve doğruya yönlendirilebilir. Çocuğa adil davranılmadığını düşündürecek davranışların gerekçeleri ona açıklanmalıdır. Mesela küçük kardeşinin henüz kendi ihtiyaçlarını gideremediğini, bu sebeple daha çok bakıma ve ilgiye muhtaç olduğunu, kendisi de küçükken aynı şekilde korunup kollanıp ilgiyle büyütüldüğünü çocuğa anlatmakla işe başlanabilir. Anne baba çocuklarına sevgi ile yaklaşıp onların duygularını anladığını hissettirmeli, çocukların duygu ve düşüncelerini rahatça ifade etmeleri sağlanmalıdır.

Kavga ettiklerinde araya girmeden, anlaşmazlığı kendi aralarında çözmeleri gerektiği söz ve davranışlarla kardeşlere öğretilmelidir. Ebeveynin çocukların problemlerini kendilerinin çözmelerine fırsat vermesi, hakemlik yapmaktansa kavganın muhtemel sebeplerine karşı baştan tedbir alması, tarafsızca soruna yaklaşması ve adil davranması çocuğun doğru davranış kazanmasında ve algı oluşturmasında önemli bir unsurdur.

Çocuklar arasında ayrımcılık türlerinden en kötüsü cinsiyet ayrımcılığıdır. Cahiliye döneminde kas gücünün revaçta olması ve kabileler arası üstünlük savaşları sebebiyle erkek çocuklar tercih edilir, kız çocuk doğurmak ise utanç vesilesi kabul edilirdi. Öyle ki kız çocuğunu daha sonra köle yapılmasın diye diri diri toprağa gömerlerdi. Oysa erkekleri doğuracak olan da kadınlar değil miydi?

Rahmet Peygamberi (s.a.s.) çocuklar arasında bir öpücükle bile olsa, ayrım yapılmamasını öğütlemiştir. Oğlu gelince öpüp kucağına alan, fakat kızı gelince ilgisiz bir şekilde yanına oturtan adamı da çocukları arasında haksızlık yaptığı için kınamıştır (Beyhakî, Şuabü'l-imân, Vl, 410). Anne babalara, çocukları arasında yapacakları bağışlarda eşit olmalarını tembihlemiş, evlatlar arasındaki farklı muameleyi zulüm ve haksızlık olarak nitelemiştir (Nesâî, Nuhl, 1).

Fetva

Emzikli bebeği olan bir kadın yeniden hamile olursa bebeği emzirmeye devam edebilir mi?

Böyle bir durumda emzirmeye devam etmeyi ya da sonlandırmayı emreden herhangi bir ayet veya hadis yoktur. Bu konuda annenin sağlığı ve bebeğin anne sütüne olan ihtiyacı belirleyicidir. Hz. Peygamber'den nakledilen "Hamile hanımların emzirmeyi bırakmalarını emretmeyi düşündüm. Fakat Rumların ve Fârisîlerin emzirmeye devam ettiklerini ve bunun hamileliklerine zarar vermediğini öğrenince bundan vazgeçtim." (Ebû Dâvûd, Tıb, 16) hadisi de bu sonucu vermektedir. Buna göre, hamile bir kadının çocuğunu emzirmeye devam etmesi dinen yasak değildir.

Not: Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından derlenmiştir.

Kaynak: Bülten