Hazırlayan: İzmir Müftülüğü Vaizesi Fatma Özmen Ergen

Ayet-i Kerime

"Yavrucuğum, namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülüğe karşı koy, başına gelen musibete sabret. İşte bunlar, kararlılık gerektiren işlerdendir." (Lokmân, 31/17)

Hadis-i Şerif

Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Yedi sınıf insan vardır ki Allah Teâlâ onları hiçbir gölgenin (himayenin) bulunmadığı bir günde, Arş'ın gölgesinde gölgelendirir:

Adaletli devlet reisi,
Allah'a ibadet ederek yetişen genç,
Gönlü mescitlere bağlı olan kimse,
Allah için birbirini seven ve bu şekilde bir araya gelip, bu sevgi ile ayrılan iki dost,
Mevki sahibi güzel bir kadının birlikte olma isteğine "Ben Allah'tan korkarım." diye cevap veren kimse,
Sağ elinin verdiği sadakayı, sol eli duymayacak kadar gizli veren kimse,
Tenha yerlerde Allah'ı zikrederek gözleri yaşla dolup taşan kimse." 
(Buhârî, Zekât, 16; Tirmizî, Zühd, 53)

Dua

Ey Rabbimiz! Sen, rahmetin ve ilminle her şeyi kuşattın. Tövbe edenleri ve yolundan gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (Mü’min, 40/7).

Sohbet

İnsan hayatının dönüm noktalarından biri olan gençlik öncesinde çocuklar, artık ailelerinden çok arkadaşlarından etkilenmeye başlamışlardır. Bir gruba ait olma duygusu güçlüdür, bu sebeple aileler çocuklarının arkadaşlarını tanımaya çalışmalı, onları güzel şeylere teşvik edebilecek arkadaş gruplarına yönlendirmelidir. Bu dönemde, buluğla birlikte dini sorumluluklar da başlar. Ergenlik döneminde çocuklar iman esasları, ibadetler, helal-haram konularında bilgilendirilmeli ve bunlara uygun davranması için teşvik edilmelidir. Genç evladı olanlar için Hz. Lokman'ın oğluna yaptığı öğütler en güzel örnektir (Lokmân, 31/13-19). Buluğa erdiklerinde karşılaşacakları fizikî değişimler hakkında çocuklara bilgi verilmeli, onlara rehberlik edilmelidir.

Gençlerin karşı cinse ilgi duymaları ve beğenilmek istemeleri yaratılışları gereğidir. Ergenler bundan dolayı suçlanmamalı; ona ilgi ve duygularını nasıl kontrol edeceği öğretilmelidir. Ebeveyn bu konularda dinî-ahlâkî değerleri kazandırmak için çocuklarını bilgilendirmeli, mahremiyet sınırlarını onlara öğretmelidir. Gencin ailesi ile paylaşmak istediği konular varsa yargılamadan dinleyip ona yol gösterilmelidir. Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) zina etmek istediğini söyleyen gençle yaptığı sohbet, bu üsluba en güzel örnektir. Genci karşısına alan Allah Resûlü (s.a.s.) "Söyle bakalım, bir başkasının senin annenle zina etmesini ister misin?" diye sorarak gencin empati yapması için bir kapı açmıştır. Genç böyle bir şeyi asla istemeyeceğini ifade ettikten sonra "Zaten hiç kimse annesine böyle bir şey yapılmasını istemez." sözleriyle onu tasdik etmiştir. Onda oluşan duyguyu pekiştirmek için aynı soruyu gencin kızı, halası ve teyzesi ile ilişkilendirerek sormuş, genç hiçbirine razı olmayacağını ifade etmiş ve artık hatasını anlamıştır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) elini gencin omzuna koyarak, "Allah'ım, bunun günahını affet, kalbini temizle ve uzuvlarını günah işlemekten koru." diye dua etmiştir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 256-257)

Çocuklara din-ahlâk eğitimi verirken;

*Onlara sevgi ile yaklaşmak,
*Yanlış davranışlarına vurgu yapmak yerine doğru ve güzel davranışlarını öne çıkarmak,
*Kur'an'ın ve Hz. Peygamber'in (s.a.s.) uyguladığı tedricî eğitim metodunu tercih etmek,
*Yaş ve kavrayış seviyelerine uygun üslupla anlatmak, hikâye veya günümüzde çocukların ilgi ile izleyecekleri metotlardan faydalanmak,
*Sınır koyarken sebeplerini çocuğa açıklamak,
*Uygun zamanları eğitim fırsatına dönüştürmek,
*Sabırlı olmak,
*Çocuklara güvenmek ve güven vermek,
*Davranışlarıyla örnek olmak, eğitimin başarılı olması için dikkat edilmesi gerekli olan uygulamalardır.

Bütün bunlara ilaveten çocuğun ailenin hayatına girmesiyle beraber onun için yaptıklarının yanı sıra, Kur'an'da öğretilen duaları örnek alarak "Rabbim! Beni ve soyumdan gelecek olanları namazı devamlı kılanlardan eyle; Rabbimiz, duamı kabul et!" (İbrâhîm, 14/40) niyazında olduğu gibi kavli dualar da ihmal edilmemelidir.

Fetva

Namaz kılmamanın mazereti olabilir mi?

Bilindiği gibi namaz, dinimizin ifasını emrettiği ibadetlerin en önemlisidir. Kelime-i şehâdetten sonra, İslam binasının üzerine kurulduğu beş esastan birincisidir. Akıllı ve ergenlik çağına ulaşan her Müslümanın namaz kılması farzdır. Terk edilmesi ve -geciktirmeyi caiz kılan meşru bir mazeret bulunmaksızın- vaktinde eda edilmeyip kazaya bırakılması, günahtır. Namaz; uyuyakalmak, unutmak ve baş ile de olsa ima ile kılamayacak kadar hasta olmak gibi meşru bir mazeret bulunmadıkça kazaya bırakılamaz. Hz. Peygamber(s.a.s.), "Biriniz uyuyakalır veya unutur da bir namazı vaktinde kılamaz ise, uyandığı veya hatırladığı vakit kılsın." (Buhârî, Mevâkît, 37; Müslim, Mesâcid, 314-316) buyurmuştur.
 
Meşguliyeti çok olmak, aile fertlerinin geçimini sağlamak için çalışmak ve yolculuk gibi durumlar namazın ertelenmesi için özür sayılmaz. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Öyle adamlar vardır ki, onları ne bir ticaret ne de bir alışveriş, Allah'ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyabilir. Onlar, dehşetinden kalplerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar." (Nûr, 24/37)

Not: Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlardan derlenmiştir.

Kaynak: Bülten