İslam’ın yayılmasında elçilerin rolü büyük olmuştur. Bu elçilerden biri de Hz. Dıhyetü’l-Kelbî’dir. Sahabeler arasında en yakışıklılarından biri olarak bilinen Dıhye, hem diplomatik yetenekleri hem de cesaretiyle öne çıkmıştır. Peki, Dıhye el Kelbi kimdir? Dıhye el Kelbi neden önemlidir?

Hz. Dıhyetü’l-Kelbî (r.a.) – Peygamberimizin Güzel Simalı Elçisi

Medineli olan Hz. Dıhye bin Halife, sahabeler arasında güzelliğiyle bilinir ve daha çok "Dıhyetü’l-Kelbî" ismiyle tanınırdı. Öyle ki, Cebrail (a.s.) birkaç kez onun suretinde Peygamber Efendimize (s.a.v.) gelmiş, sahabeler bazen Dıhye’yi mi yoksa Cebrail’i mi gördüklerini ayırt edememişlerdir.

Hz. Dıhye ticaretle meşguldü. Müslüman olmadan önce dahi Peygamberimize sevgi besler ve her gelişinde ona hediyeler getirirdi. Ancak Efendimiz, ona asıl hediyenin İslam’a girmesi olduğunu hatırlatarak, “Eğer gerçekten beni memnun etmek istiyorsan, Müslüman ol da cehennem ateşinden kurtul.” buyururdu.

Müslüman Oluşu

Bedir Savaşı’ndan sonra Cebrail (a.s.), Hz. Dıhye’nin İslam ile şerefleneceğini müjdeledi. Çok geçmeden Dıhye, Peygamberimizin huzuruna geldi. Efendimiz ona olan sevgisini göstermek için sırtındaki hırkayı çıkarıp oturması için serdi. Dıhye, bu hırkayı alıp öptü, başına koydu ve ardından Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldu. Artık o, İslam davasının bir neferiydi.

İslam’ın Elçisi Olarak Bizans’a Gönderilişi

Hz. Dıhye, hicretin 7. yılında Peygamberimiz tarafından Bizans İmparatoru Herakliyus’a İslam’ı tebliğ etmek için elçi olarak görevlendirildi. Ticaret sayesinde seyahat deneyimi olan Dıhye, diplomatik bir görevin inceliklerini iyi biliyordu. Onun bu yolculuğu, birçok kişinin İslam ile tanışmasına vesile olabilirdi.

Uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından Kudüs’e ulaştığında, halk kendisine hükümdarın huzuruna çıkmadan önce eğilerek secde etmesi gerektiğini söyledi. Ancak Hz. Dıhye, "Ben yalnızca Allah’a secde ederim!" diyerek bu teklifi reddetti. Bunun yerine, mektubu hükümdarın tahtına bırakması önerildi ve bu şekilde hareket etti.

İmparator Herakliyus, mektubu alıp okuttuktan sonra Ebû Süfyan’ı da huzuruna çağırarak Peygamberimiz hakkında sorular sordu. Ebû Süfyan o sırada Müslüman değildi, ancak doğru söylemek zorunda hissetti ve Peygamberimizin ahlakına dair gerçeği anlatınca, Herakliyus şu sonuca vardı:
"Zaten peygamberler böyledir."

Herakliyus, Peygamberimize inandığını açıkça ifade etti. Ancak saltanatını kaybetmekten korktuğu için imanını gizlemek zorunda kaldı.

Başpatrik Dağatır’ın Müslüman Oluşu ve Şehadeti

İmparator, Dıhye’ye dönerek onu, Bizans’ın büyük din âlimlerinden olan Başpatrik Dağatır’a yönlendirdi. Peygamberimizin mektubunu alan Dağatır, hemen iman etti. Hatta siyah elbiselerini çıkarıp beyaz bir giysi giyerek İslam’a girişini simgeledi. Ancak onun bu kararı, Rum halkının öfkesine yol açtı. Birkaç gün sonra, bağnaz Hristiyanlar evini kuşattılar ve halkın huzuruna çıkmasını istediler.

Başpatrik, Hz. Dıhye’yi gizlice uğurladıktan sonra kalabalığa hitap etti:
"Ey Rum cemaati! Bize Ahmed Peygamber’den bir mektup geldi. O, bizi Allah’a imana çağırıyor. Ben de şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed O’nun Resûlüdür!"

Bu sözleri duyan halk, ona saldırıp oracıkta şehit etti.

Dıhye’nin Dönüş Yolculuğu ve Yaşadığı Sıkıntılar

Hz. Dıhye, durumu Herakliyus’a bildirdi. İmparator üzülerek, “Dağatır, halk arasında benden daha saygın biriydi. Onlar onu öldürdülerse, beni de öldürürler.” diyerek içindeki korkuyu dile getirdi ve Dıhye’ye bazı hediyeler vererek onu yolcu etti. Ancak dönüş yolunda haydutlar tarafından soyulan Dıhye, Medine’ye eli boş döndü.

Resûlullah’a durumu anlatınca Efendimiz şöyle buyurdu:

"Onun (Herakliyus’un) saltanatı, benim mektubum yanlarında kaldıkça devam edecektir."
Gerçekten de Herakliyus ve halefleri, bu mektubu atlas kumaşa sarıp altın bir borunun içine koyarak muhafaza etmiş, ancak mektup kaybolduğunda saltanatları da sona ermiştir.

Hz. Dıhye’nin Son Yılları

Hz. Dıhye, Peygamberimizin vefatından sonra da İslam uğrunda çalışmaya devam etti. Hz. Ebû Bekir zamanında Suriye Seferi’ne, Hz. Ömer döneminde ise Yermük Savaşı’na katılarak büyük kahramanlıklar gösterdi. Şam’ın fethinden sonra oraya yerleşen Hz. Dıhye, hicretin 50. yılında, Hz. Muâviye’nin halifeliği sırasında vefat etti.

Kaynak: Haber Merkezi