Duvardaki resim
Ferit Reyhan Sümer
Çeşitli vesilelerle zaman zaman akrabalara, dostlara yahut dolaşmak için çıkmış olduğumuz kırsal kesimlerde kimi evlere tanrı misafiri olmuşuzdur.
Her vakit evin misafirler için ayrılmış olan odasında buyur edilmiş, çeşitli ikramlardan tatmak, soğuk bir tas ayran, sıcak bir bardak çay ya da kırk yıl hatırı olan bir fincan kahve içmişizdir.
Misafir edildiğimiz odanın duvarlarında asılı, özenle hazırlanmış koruyucusu içindeki Kur’an-ı Kerim ve kahverengi, siyah ya da zamana karşı koyamamış bir kısmı dökülmüş altın yaldızlı çerçevedeki, körüklü fotoğraf makinesi ile çekilen, fotoğrafı çeken tarafından negatifi üzerinde karakalemle çeşitli düzeltmeler yapıldıktan sonra zamanı kâğıt üzerinde durduran, siyah beyaz hafif solmaya yüz tutmuş fotoğraf ve çerçevenin kenarına iliştirilmiş küçük vesikalık fotoğraflar dikkatimizi çeker.
Evin baş köşesinde özenle saklanan fotoğraftakilerin, her ne kadar tahmin etsek de kim ya da kimler olduğunu ev sahiplerine sorduğumuzda, cevaplarken ki titrek, saygı ve hasret dolu ses tonlarından ailenin büyükleri, aile fertlerinden biri olduklarını ve artık aramızda olmadıklarını öğreniriz.
Duvardaki resmin karanlığına dalıp, ataları ve aile fertleri sağ iken, onlara saygı gösterilip, hizmette bulunulup, memnun olmaları için çaba sarf edildi mi acaba derken, beni karanlıktan çıkaran fotoğrafın beyaz kısmında bir zamanlar bir yerde okuduğum: “Ali Dede ve Tahta Çanak!” hikayesi oldu.
Ailemize ve çevremizdekilere hayatta iken göstermediğimiz sevgimize, saygımıza, duvardaki resimlerinden mi karşılık bekliyoruz!!!
Yorumlar