1925 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Sevim Belli, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde edindiği bilgi birikiminin ardından yurt dışına açılarak ABD’de eğitimine devam etti. Paris’te uzmanlık eğitimi alan Belli, genç yaşta uluslararası perspektif kazandı. Ancak hayatının dönüm noktası, 1951 yılında Berlin'de düzenlenen 3. Dünya Gençlik ve Öğrenci Festivali’nde ünlü şair Nâzım Hikmet ile tanışması oldu. Bu karşılaşma, Belli’nin sosyalist ideolojiyle bağını güçlendirerek, onu devrimci mücadelenin derinliklerine sürükledi.
Nâzım Hikmet ile kurduğu bağ sonrasında, Sevim Belli Türkiye Komünist Partisi (TKP) ile hem yurtiçi hem de yurtdışında etkin ilişkiler geliştirdi. TKP için kuryelik yapan Belli, Türkiye’ye dönerken İstanbul’dan Paris’e geçiş esnasında yakalanarak, “51 Tevkifatı” olarak adlandırılan geniş çaplı gözaltı operasyonunun bir parçası haline geldi. Bu süreçte, TKP Merkez Komitesi’nin önde gelen isimleriyle birlikte tutuklanan Belli, cezaevinde geçirdiği zorlu günlerde devrimci mücadelesine devam etti.
Cezaevinde, partinin diğer önemli isimlerinden Mihri Belli ile evlenen Sevim Belli, mesleki faaliyetlerine kısıtlamalar getirilen dönemin ardından, 1964’te ailesiyle birlikte Cezayir’e göç etmek zorunda kaldı. Cezayir’de doktorluk yaparak hayatını sürdürdükten sonra, 1966’da Türkiye’ye dönen devrimci, 12 Mart muhtırasının ardından tekrar gözaltına alınarak üç yıl cezaevinde kalmak zorunda bıraktı. 12 Eylül darbesinin yarattığı tahribatın ardından ise yeniden yurt dışına çıkmak durumunda kalan Belli, anılarını “Boşuna Mı Çiğnedik” adlı eserinde okuyucusuna aktardı.
Sevim Belli, sadece tıbbi ve siyasi alanda değil; edebiyat dünyasında da derin izler bırakmıştır. Yazıları ve çevirileriyle, pek çok genç neslin sosyalist ideolojiyle tanışmasına vesile olan Belli, mücadele ruhunu kelimelere dökmüş ve toplumsal bilincin artmasına katkıda bulunmuştur. Hayatını fedakarlık, insan sevgisi ve umudu ile ördüğü devrimci yaşamı, Türk solunun kalbinde unutulmaz bir yer edindi.
Sevim Belli’nin vefatı, sosyalist camia ve devrimci arkadaşları tarafından derin üzüntüyle karşılandı. Hakkı Özdal, “Onun çevirdikleriyle başladık okumalara, bizim kuşağın üzerinde emeği çok büyüktür. Çınarımız Sevim Belli'yi saygıyla uğurluyoruz.” diyerek, Belli’ye duyulan minnettarlığı ifade etti. Tuncay Akgün ise, “Türkiye devrimci hareketinin 100 yıllık çınarı Sevim Abla’yı kaybettik. Çok üzgünüm.” sözleriyle duygularını dile getirdi. Doğan Baran ve Erdal Avcı da, Belli’nin direnişçi kişiliği ve örnek yaşamının daima hafızalarda yer edeceğini vurguladı.
Sevim Belli’nin cenaze töreniyle ilgili detaylar önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşılacak. Fedakarlığı, mücadele azmi ve insan sevgisiyle yoğrulmuş 100 yıllık yaşamı, Türk sol hareketinde bir ilham kaynağı olarak kalacak. Onun ardında bıraktığı miras, devrimci ruhun ve sosyalist ideallerin gelecek nesillere aktarılmasında yol gösterici olacak.