Hazırlayan: İzmir Müftülüğü Vaizesi Fatma Özmen Ergen
Ayet-i Kerime
"İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder." (Kıyâmet, 75/36)
Hadis-i Şerif
Hz. Ali'den (a.s.) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle demiştir: "Üç grup insandan sorumluluk kaldırılmıştır; uyanıncaya kadar uyuyandan, buluğa erinceye kadar çocuktan ve aklı yerine gelinceye kadar akıl hastasından." (Ebû Dâvûd, Hudûd, 17)
Dua
Rabbim! Arkadan gelecekler içinde iyilikle anılmayı bana nasip eyle! (Şu’arâ, 26/84)
Sohbet
Bazı anne babalar sürekli cep telefonuyla meşgul olan, internet ve sosyal medyada zamanlarını heba eden çocuklarından şikayet ederler. Onların kendiliğinden düzelmesini bekler, çocuğun yapması gereken her işe kendileri koşarlar. Oysa kozasından kendisinin çıkmasına izin verilmeyen kelebek gelişimini tamamlayamaz ve uçamaz. Aslında çocuğunun her işini kendisi üstlenen ebeveyn çocuğa zarar verdiğinin farkında değildir. Çocuk eğitiminde en mühim unsur onları kendi ayaklarının üzerinde durabilecek şekilde yetiştirip hayata hazırlamaktır. Anne babası yanında yokken de hayatın zor şartlarıyla mücadele ederek sorunlara çözüm bulabilecek bir donanım kazandırmaktır.
Gençlerin sorumluluk kazanması 12 yaşından sonra verilecek bir eğitimle kolayca çözülebilecek bir süreç değildir. 0-12 çocukluk yaşlarında küçük küçük sorumluluklar verilmiş, kurallar konulup tercihlerinin sonuçlarına katlanması kendisine öğretilmiş, karar verme becerisi kazandırılmış çocuk 12 yaşından sonra da bu becerilerini ve alışkanlıklarını hayatına tatbik edecektir. Kurallara ve sınırlara riayet etmeyi küçük yaşta öğrenen genç, bu dönemde de sorumluluğunu yerine getirecektir.
Çocuğa baskıyla ve şiddetle bir davranışı kazandırma yoluna giden, kurallar koyan fakat kuralların nedenini açıklamayan ailede yetişen gencin kendini yönetme becerisi gelişmez. Ailenin sözünü mecbur olduğu için dinler, yalnız kaldığında istediği gibi davranır ya da arkadaş ortamına girdiğinde arkadaşlarına uyar. Kendisini olduğu gibi kabul edecek kişilere sığınmak ister.
Öte yandan "Biz yaşayamadık, çocuklarımız yaşasın." diyerek çocuklarının her isteğini kabul eden ailelerde çocuklar kural ve görevle karşılaşmadıkları için, ileride sosyal uyumsuzluk sorunu yaşarlar. Gençlerin bu gibi sorunları yaşamaması için öz denetimlerini oluşturana dek küçük bazı kurallarla sorumluluk alma ya alıştırılmaları gerekir. Bilhassa kendi yaşam alanlarını, odalarını, eşyalarını temiz ve düzenli kullanmak; küçük ev işlerinde yardımcı olmak; para harcama konusunda dengeli davranmayı öğrenmek onların yetişkin olduklarında hayatın getirdiği zorluklarla mücadele edebilecek, asgari ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir olgunluğa ulaşmasına yardımcı olacaktır.
Denge ve itidalin hâkim olduğu, gençlere kendi davranışlarının sorumluluğunu üstlenme ve daha fazla karar verme fırsatının tanındığı ailelerde ise kurallar istişare ile ve ortaklaşa belirlenir. Anne baba sınırlara riayet etme konusunda çocuklara karşı adil, kararlı, ağız birliği içinde ve tutarlı davranırlar. Kurallar çocuklar tarafından rahatça sorgulanabilir ve çocuklar görüşlerini hür bir şekilde ifade edebilirler. Anne baba ilkeli ve iç denetimli olmakta önce kendileri örnek model oluştururlar. Söz gelimi önce kendileri sigaradan uzak dururlar ve sonra bunun nedeni hakkında çocuğa farkındalık kazandırırlar. Gençlere hata yapma özgürlüğü sunarlar. Yapılan bir hataya karşı eleştirmek ve ceza vermekten ziyade, bu hatayı fırsat bilip gencin bu hatadan ders almasını sağlarlar. Böylece gencin en ufak hatada özgüvenini kaybetmesini engellerler.
Peygamberimiz (s.a.s.) genç sahabilere liyakat ve yeteneklerine göre sorumluluk verip onları mühim vazifelere getirmekten geri durmamıştır. Onlara yetki ve sorumluluk yükleyerek İslam'ın tebliğinde gençlerden büyük ölçüde istifade etmiştir. İslam'la henüz müşerref olan şehirlere gençleri öğretmen olarak atamış, vali ve kadıları gençlerden görevlendirmiş ve ordu komutanlıklarına da gençleri tayin etmiştir. Biz de huzurlu ve umutlu bir gelecek inşa etmek için gençlere güvenmeli ve Peygamberimiz (s.a.s.) gibi onların yeteneklerine, ideallerine, tecrübelerine göre yetki ve sorumluluklar vermeliyiz.
Fetva
Çalışan bir kadının maaşını eşinin alıp kullanması, kadına bu konuda söz hakkı vermemesi dinen doğru mudur?
İslam, evlilik hayatında kocaya vermiş olduğu hak ve yetkilerin yanında, birtakım görev ve sorumluluklar da yüklemiştir. Buna göre koca ekonomik gücüyle orantılı olarak eşinin ve çocuklarının mesken, nafaka, giyim-kuşam gibi ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır (Talak, 65/6-7). Bu, evlilik akdinden doğan bir sorumluluktur. Kadının zengin veya fakir, Müslüman veya gayrimüslim olması sonucu değiştirmez. Nafaka temin etme sorumluluğu kocaya ait olduğundan kadının çalışma zorunluluğu yoktur. Bununla birlikte İslam'a göre, kadın kural olarak ev içinde ve dışında çalışabilir; ailesinin ihtiyaçlarını sağlamada kocasına yardımcı olabilir; helal yollardan kazanç sağlayabilir; mal biriktirebilir. Öte yandan İslam'da ferdi mülkiyet esastır. Bir aile içinde karı, koca ve yetişkin aklı başında çocuklardan her birinin çalışıp kazandığı kendisine aittir. Bu bağlamda kadının gerek kazandığı parası gerekse miras ve mehir gibi sebeplerle elde ettiği mal, tamamen kendi malı ve mülkiyetidir. Her birey hayatta iken malını dilediği gibi tasarruf etme hak ve yetkisine sahiptir. Çalışan bir kadının aile bütçesine katkıda bulunmak amacıyla kazancını yuvasına harcaması ve ekonomik özgürlüğünü eşiyle rekabet alanı haline getirmemesi ise ahlâki bir duruşun gereğidir. Erkek de eşine ait olan bu parayı izinsiz kullanmamalıdır.
Not: Türkiye Diyanet Vakfı yayınlarından derlenmiştir.