Hazırlayan: İzmir Müftülüğü Vaizesi Fatma Özmen Ergen
Ayet-i Kerime
"Lokmân, 'Sevgili oğlum!'(dedi), 'Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa, bir kayanın içinde saklansa veya göklerde yahut yerin dibinde bulunsa yine de Allah onu açığa çıkarır. Kuşkusuz Allah her şeyi bütün gizlilikleriyle bilir, O her şeyden haberdardır. Yavrucuğum, namazını özenle kıl, iyi olanı emret, kötü olana karşı koy, başına gelene sabret. İşte bunlar, kararlılık gerektiren işlerdendir. Gurura kapılarak insanlara burun kıvırma, ortalıkta çalım satarak yürüme; unutma ki Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiçbir kimseyi sevmez. Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini yükseltme; çünkü seslerin en çirkini eşek sesidir."' (Lokmân, 31/16-19)
Hadis-i Şerif
İbn Abbâs (r.a.) anlatıyor: Bir gün Hz. Peygamber'in (s.a.s.) arkasında (bineğe oturmuş) gidiyordum. Bana şöyle buyurdu: "Evlâdım! Sana bazı sözler öğreteceğim: Allah'ı(n hakkını) koru ki O da seni korusun. Allah'ı(n hakkını) koru ki O'nu hep yanında bulasın. Bir şey isteyeceğinde Allah'tan iste. Yardım dileyeceğinde Allah'tan yardım dile. Şunu bilmelisin ki bütün varlık alemi bir konuda senin yararına bir şey yapmak için bir araya gelse, ancak Allah yazmışsa sana destek verebilirler. Yine bütün varlık alemi bir konuda sana zarar vermek için bir araya gelse, ancak Allah yazmışsa sana zarar verebilirler." (Tirmizî, Sıfatü'l-kıyâme, 59)
Dua
Ey Rabbimiz ve ey her şeyin Rabbi! Beni ve ailemi dünya ve ahirette her an Sana ihlasla bağlı kıl. Ey yücelik ve ikram sahibi!... (Ebû Dâvûd, Vitr, 25)
Sohbet
Çocuklarımız Rabbimizin yarattığı tertemiz fıtratla, iyiye meyilli bir ahlâk üzere bizlere emanet edildi. Yüce Allah insanoğlunu en güzel kıvamda yaratmış, her insanı hem iyi hem kötü ahlâklı olma seçeneği ve potansiyeliyle donatmıştır (Tîn, 95/4; Şems, 91/8-10). Evlatlarımıza güzel ahlâk örneği olduğumuz, onlardaki iyilik tohumlarını suladığımız, iyi olan tarafı beslediğimiz müddetçe onlar da güzel ahlâk üzere yetişip büyüyeceklerdir. Çünkü çocuklar sözlerimizi değil izlerimizi takip ederler.
Aslında anne baba onlara "Namaz kıl", "Oruç tut" dememiştir bu dönemde, ancak çocuk kendisi için rol model olan ebeveynini örnek almakta ve onlara benzemektedir. Kendisi için dünyada en değerli, en sevilesi insanlar olarak anne babasının yaptıklarını yapmaya değer görür. Ve bunu zorlama ile değil, gönüllü olarak seve isteye yapar. Evde ne yapılıyorsa çocuğun zihni onları kaydeder, gördüğü muamele onun ahlâkını şekillendirir. Cemaatle namaz kılınan, Kur'an okunan, dua edilen, selam verilen evde yetişen çocuklar ilk dinî eğitimlerini almış olurlar. Komşuya gönderilen bir tabak sıcak yemekle paylaşmayı, misafire evde bulunan en güzel yiyecekleri ikram eden annesiyle cömertliği öğrenir. Merhametli olmayı, affetmeyi, gerektiğinde özür dileyebilmeyi, yaptığı kötülüğün dünyada olmasa da ahirette bir cezasının olacağını, diğerkâmlığı hep ailede öğrenir. Bu sebeple, bizler, çocuklarımıza terbiye vermeden önce kendimize çekidüzen vermeliyiz. İlmiyle amel edenin söylediği söz, muhatabına ok gibi tesir eder. Biz bildiklerimizi hayata geçiriyorsak ve çocuklarımızla sevgi bağımızı sağlıklı bir şekilde kurabilmişsek sözlerimiz onlara etki eder.
Çocukluk döneminde karakter ve ahlak gelişimi büyük oranda tamamlanmış olmaktadır. İlk çocukluk döneminde çocuğa teorik ezber bilgilerin yerine, Allah'ı Kur'an'ı, Peygamberimizi sevdirmek, oyunlarla ve masallarla dini anlatmak ve çocuğun yapabileceği birkaç sünneti öğretmek yeterli olacaktır. Bu dönemde iyi örnek olup, küçük küçük sorumluluklar verip güzel, kalıcı alışkanlıklar edindirmiş olmamız gerekir.
Ergenlik dönemine geçince artık çocukta bir davranış değişikliği gerçekleşebileceğinden uygulanabilir ve ahlâka dönüşecek pratikler öğretilebilir. Bu dönemde artık ergen ile muhatap olduğumuzu bilmeliyiz. Çocukluktan çıkıp yetişkin olmaya, kendini gerçekleştirmeye ve ispat etmeye, kendi ayakları üzerinde durabilmeye çabalayan bir gençle karşı karşıyayız. İsyankâr tavırlarını anlayışla karşılayıp onunla geçinmek için emek vermemiz, onu zorlamayıp değer vererek ikna metoduyla yaklaşmamız gerekiyor. İbadetleri başta olmak üzere sorumluluklarını kendisinin yapmasını, yapmıyor ise sonuçlarından kendisinin sorumlu olacağını fark etmesini sağlamalıyız. Arkadaş çevresinin onu olumlu yönde etkileyeceği bir muhite taşınmak bile, onun için atacağımız çok önemli bir adım olacaktır.
Çocuklarımıza dini ve ahlaki şuur vermede etkili bir yöntem de şu olsa gerek: Kendimize "Acaba Sevgili Peygamberim bu durumda ne yapardı?" diye sormayı alışkanlık haline getirmek. Kapıyı çalıp içeri girdiğimizde çocuklarımız koşarak boynumuza sarılıyorlarsa içimiz rahat olsun, biz o dini öğretebiliriz.
Fetva
Büluğa eren ama ibadetlerini yerine getirmeyi reddeden bir gence anne babanın baskı yapması caiz midir?
İslam'da ibadetler dinin temeli, namaz da bu ibadetlerin en önemlisi kabul edilmiştir. Namaz, kelime-i şehadetten sonra İslam binasının üzerine kurulduğu beş esastan birincisidir. Akıllı ve erginlik çağına ulaşan her Müslümana farzdır. Farziyeti Kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Bu itibarla, akıl-baliğ olan Müslüman fertlerin ibadetlerini özellikle de namazı ihmal etmemesi gerekir.
Öte yandan Kur'an'da; "Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun." (Tahrîm, 66/6) buyrularak müminlerin aile fertlerine karşı olan sorumluluğu hatırlatılmakta, bir Müslümanın manevi mesuliyetinin sırf kişisel hayatıyla sınırlı olmadığına dikkat çekilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) de iyi terbiyeyi çocuğun babası üzerindeki hakları arasında zikretmektedir (İbn Mâce, Edeb, 3). Bu yüzden müminlerin çocuklarına küçük yaştan itibaren namazı sevdirmeleri, çeşitli yöntemlerle onları namaz kılmaya alıştırmaları gerekir. Büluğ çağına erişen çocuk dinen ibadetlerini yerine getirmekle mükellef olduğundan sorumluluk kendisine aittir.
Bununla birlikte, bu devrede anne baba, çocuklarını desteklemeli, onlara baskı ve şiddetle değil aksine sevgi, sabır ve şefkatle yaklaşmalıdır. Ayrıca Hz. İbrahim'in yaptığı dua örneğinde olduğu gibi, çocuklarının namazı kılan ve kullukta daimi olanlardan olması için dua etmelidir (İbrâhîm, 14/40). Anne babanın çocuklarına ibadet hususunda aşırı derecede baskı yapmaları ise, olumsuz sonuçlara yol açacağı için dinen uygun değildir.
Not: Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından derlenmiştir.