İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla ve tutuklanmasıyla başlayan sürecin ardından Türkiye’deki ekonomik piyasalar büyük bir sarsıntı yaşadı. Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart 2025 tarihinde gözaltına alınması, Türkiye’de yalnızca siyasi ve hukuki bir kriz yaratmakla kalmadı, aynı zamanda ekonomi üzerinde derin ve ani etkiler doğurdu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın gözaltına alınması, piyasalarda siyasi belirsizlik algısını artırarak Türk lirasında sert değer kayıplarına, borsa endekslerinde ciddi düşüşlere ve ülkenin risk priminde yükselişe yol açtı. Bu olay, zaten yüksek enflasyon, faiz oranları ve dış borç yükü gibi yapısal sorunlarla mücadele eden Türkiye ekonomisini daha da kırılgan bir hale getirdi. Bu durum, ekonomik belirsizliğin ve tüketiciler üzerindeki güveni sarsmasının bir sonucu. 

‘Zorlu döneme gidildi’

Yatırımcılar, siyasi istikrarsızlığın ekonomik politikalarda ani değişikliklere yol açabileceği endişesiyle yatırımlarını ertelemiş veya sermayelerini çekti. Tüketiciler ise harcamalarını kısarak tasarrufa yönelmiş, bu da ekonomik büyümeyi olumsuz etkiledi. Siyasi kriz, döviz kurlarındaki dalgalanmaları tetikleyerek Türk lirasının değer kaybetmesine neden oldu. Bu, ithal malların fiyatlarının artmasıyla enflasyonu körüklemiş, halkın satın alma gücünü ve yaşam standartlarını düşürdü. Ayrıca, sermaye çıkışlarının hızlanması ve yabancı yatırımcıların temkinli duruşu, Türkiye’nin uluslararası piyasalardaki itibarını zedelemiş; kredi derecelendirme kuruluşlarının not indirimleri de bu baskıyı artırdı. İmamoğlu’nun gözaltına alınması, Türkiye ekonomisini siyasi belirsizliğin gölgesinde zorlu bir döneme sürükledi. 

Hüsnü Erkan 1

‘En kötü yıllarımız’

Piyasada dolaşan bir sürü rakamların olduğunu belirten Ekonomist Prof. Dr. Hüsnü Erkan, “Bu bir süreç olarak devam edecek ve bu siyasi müdahale devam ettiği sürece kayıp da devam edecek. Şu anda bir hesap yapmak da doğru değil. Bu katlanarak devam edecek. Çünkü bunun mantıklı olarak hiçbir açıklaması yok. Tamamen otoriter bir yönetime doğru hızlı gidiş var. Her türlü rakip engelleniyor. Bununla birlikte üç tane muhalif siyasi parti lideri içeriye tıkılıyor. Böyle bir ortamda demokrasinin işlemediği, hukukun büyük ölçüde yönlendirildiği bir ortamda hukuk devletinin yeterli işlemediği bir ortamda, o ülkeye ne dışarıdan para gelir ne de o ülkede güncel sorunlara çözüm gelir. Maalesef Cumhuriyet'in en kötü yıllarını yaşıyor diyebiliriz” dedi. 

‘Böyle demokrasi olmaz’

Yargıda herkesi suçlamanın mümkün olmadığını aktaran Erkan şöyle konuştu: “Ama yönlendirilen bir kesim var. O yönlendirilen kesim yukarıdan talimat alıyor, o talimata göre karar veriyor. Bu ülke açısından son derece olumsuz bir imaj ve buna çok üzülüyoruz hepimiz. Bunun ekonomiye yansıyan kesimi çok daha artarak devam edecek. Günlük bir kayıp değil bu, bir kere borsa düştü oyunu kaybettik telafi ederiz diyemezsiniz. Çünkü küresel süreçte ülkenin ilişkilerini belirleyen ülke imajıdır bir yerde. Ekonomide geldiğimiz durum zaten yoksulluk son derece yüksek boyutta. İktidar kendi yandaş zenginlerini yarattı. Böyle demokrasi olmaz. Özürlü demokrasiden neredeyse demokrasinin daha da kötüye gittiği bir sürece girdik. Özgürce bir kişi Cumhurbaşkanı adayı olacaksa olabilmeli, demokrasi bunu gerektirir. Bütün bunları aklı başında bir insanın kabul etmesi mümkün değil.”

‘Daha kötüye gider’

2000 krizinden bu yana ilk defa bankaların 1 haftada yüzde 26 değer kaybetmesini değerlendiren Ekonomist Prof. Dr. Hüsnü Erkan, “Finans kurumları yani nakit para, en ürkek unsurdur ekonomide. Siyasi istikrar, ekonomik istikrar ve demokrasi baş başa gider. Bunlardan birisi kayboldu mu hepsi zarar görür. En başta da bankalar zarar görür. İtibar kaybı demek imaj kaybı demek sadece ülkenin havada kalan bir kaybı değil. Kurumlarına yansır, kurumların kaybı söz konusudur. Şimdi yurt dışından döviz ihtiyacı için borçlanmak isteyen bir bankaya önüne çıkaracaklar bu hesabı. Bankalar çökerse ekonomi, toplum çöküyor zaten. Her şey birbirine bağlıdır, noktasal değildir. Ekonomi noktasal istemez, bir sistem ve ağ mantığı içinde işler. Ağların bir kesiminde oluşacak bir zafiyet diğer taraflara sistematik olarak yansır. Bu siyasi krizi bitirecek olan yine siyasi iktidardır, daha aklı başında mantıklı kararlar verilirse olay geç de olsa toparlanır, verilmezse çok daha kötüye gider” diye konuştu.

Kaynak: Filiz Erol