Son zamanlarda sosyal medyada sıkça duyduğumuz bir kavram var: “Revenge Bedtime Procrastination” Türkçe’ye kabaca “İntikam amaçlı uyku ertelemesi” olarak çevirebileceğimiz bu durum, özellikle gün içinde yoğun bir koşturmacaya maruz kalan, kendi adına vakit bulmakta zorlanan insanların gece yatma saatini bilerek ve isteyerek ötelemesi anlamına geliyor. Peki, neden durduk yere kendimize bunu yapıyoruz? Gündüzleri patronumuzun, öğretmenimizin, eşimizin, çocuklarımızın ya da toplumun bizden beklediği rolleri üstleniyoruz. Gün bitiminde ise geriye kalan bir avuç saat—o da çoğu zaman kısıtlı—tamamen bize ait oluyor. Bu saatlerde, normalde çoktan yatağa girmiş olmamız gerekirken elimizde telefon, son bir dizi bölümü, son bir blog yazısı, hatta bazen gereksiz sosyal medya sayfalarında amaçsız gezinme derken uykumuzu sürekli erteliyoruz.
Bu durumu besleyen pek çok etken var. İlki, modern hayatın hiç bitmeyen bir koşturma hissi yaratması. Gün boyunca işler, toplantılar, sorumluluklar derken kendi “özgür” alanımız küçülüyor. Günün sonunda nihayet kendimiz için bir şey yapma fırsatı yakalayınca, bu özgürlüğü hemen bir kenara itip uyumak istemiyoruz. Uyku, ne kadar önemli olduğunu bilsek de bazen “boşa harcanan” vakit gibi gelebiliyor. Bu tabii oldukça yanıltıcı bir düşünce, çünkü zihnimizin ve bedenimizin yenilenmesi için uykuya muhtacız. Ama işte o anki psikolojiyle “Şimdi uyuyacağım da ne olacak, zaten sabah yine aynı döngü!” hissi baskın çıkıyor.
Bir başka sebep ise gün içinde istediğimiz şeyleri yapamamanın yarattığı bir tür “intikam” duygusu. Kendi üzerimizdeki kontrolü gündüzleri kaybedince, gece bu kontrolü tekrar ele geçirmek istiyoruz. Bu bir nevi, “Gündüz iş yapıyorum, başkaları için koşturuyorum ama gece benim!” deme biçimi. Bu düşünce kısa vadede bize kendimizi iyi hissettirse de uzun vadede yorgunluk, motivasyon kaybı, hatta fiziksel ve psikolojik sağlık problemlerine yol açabiliyor.
Pekii bununla nasıl başa çıkabiliriz? İlk adım, bu döngünün farkına varmak. Kendimize şunu sormak önemli: “Uykumu neden erteliyorum? Bu gece bir saat daha az uyuyarak ne kazanıyorum?” Genelde kazanım pek bir şey olmadığı gibi, kaybımız ertesi günün verimsizliği ve bitkinliği oluyor. İkinci adım, gün içindeki zamanı bilinçli kullanmak. Belki öğle aralarında ya da akşam işten sonra kısa ve net mola alanları yaratmak mümkün. Günün sonunda tamamen boş kalmak yerine, küçük kaçamaklar yaparak zihnimizi beslemek, kendimize ait ufak serbest zaman dilimleri yaratmak fark yaratabilir.
Ayrıca uyku rutini oluşturmak da büyük önem taşıyor. Yatmadan önce dijital cihazlardan uzaklaşmak, sıcak bir duş almak, hafif bir müzik dinlemek gibi ritüeller uykuya geçişi kolaylaştırabilir. Son olarak, kendimize karşı daha şefkatli olmakta fayda var. Unutmayalım, uyku gecikince aslında kendimizi cezalandırıyoruz. Bu süreci “intikam” değil de “öz bakım” perspektifinden değerlendirmeyi denemek, gece saatlerini bir “direniş” alanından ziyade bir “yenilenme” fırsatına dönüştürmeye yardımcı olabilir.