Hazımsızlık/kabızlık
Ferit Reyhan Sümer
İnsan yaşamı devam ettiği süre zarfında, doğası itibarıyla çeşitli rahatsızlıklarla karşılaşır bunlardan; Hazımsızlık (Tıbbi adı Dispepsi) ve Kabızlık (Tıbbi adı Konstipasyon) başlı başına birer hastalık olmasalar da kişilere göre değişik şekilde tezahür eder ve rahatsızlığa sebebiyet verir.
Bu tür rahatsızlıklar sebebiyle ağrılar hisseden kişiler yaşantılarını (yeme içme düzenini) değiştirmedikleri ve uzmandan yardım almadıkları sürece, ilerleyen yaşantılarında daha da vahim durumlarla karşılaşırlar.
İnsanın hayatını devam ettirmesi için gerekli olan yiyecek ve içecekten kaynaklı rahatsızlık,
sadece kendisini rahatsız etse de insan ruhunu ve zihnini besleyen, bilgi ve kültüre bağlı gelişmelerin bazılarının ruhunda ve zihninde yarattığı hazımsızlık ve kabızlık; hasta ruhlu hazımsızda; kıskançlık, haset, iftira, yalanla tezahür eder, aşağıda kısaca örneklendireyim.
Cumhuriyetimizin 98. yılını kutladığımız bu günlerde, 12 Mart 1921 tarihinde kabul edilen İstiklal Marşımızı hazmedemeyen dahili bedhahlar bulunmakta.
Bu dahili bedhahların hazımsızlıkları ayyuka çıkmasına rağmen, gerçek maksatlarını gizlemek için kullandıkları üslup, *cambaza bak cambaza* diyen yankesici felsefesini barındırmakta.
Bu tipler, dün olduğu gibi bugün de, bu ülkenin ekmeğinden suyundan her şeyinden faydalanan, hatta devletin çeşitli yönetim kademelerinde, Gazi TBMM’de yer alan vatandaş!!! olarak aramızda yaşamakta.
Bu günlerde çok sıkça, olur olmaz yerde dile getirilen bir cümle var ki, dile getirenlerin bu cümleyle ne kastettiklerini anlamak mümkün değil.
* 29 Ekim 1923 de ilan edilen Cumhuriyet, bu Cumhuriyet değildir, bugün kurucu değerlerle kavga edilmektedir, Cumhuriyeti tekrar kurucu değerlerine geri döndürelim* diye başlar devamla sözü bugün ülkeyi yöneten hükümetin başarısızlığına getirir.
Cümlenin sonundan başlayarak başlangıcına doğru irdeleyelim. 19 senedir secim kazanan ülke yöneten, dahili ve harici bedhahların (15 Temmuz askeri darbe kalkışması, okyanus ötesi dostların PYD/YPG PKK`ya silah yardımı) uydu devlet kurma hayalini boşa çıkaran, Savuma sanayisinde milli üretimi % 20 den % 70 çıkaran, Akdeniz’den Karadeniz’e kadar olan bölgede ülke çıkarlarını savunan, Suriye’den her gün vatanımıza yapılan saldırıları önlemek için o bölgeye harekât düzenleyen. Yeni harekât için TBMM’den HDP ve CHP muhalefetine rağmen, (Sayın Kılıçdaroglu ve CHP hayır oyu verdikleri için PKK elebaşlarından Mustafa Karasu tarafından övüldü) hükümet mi başarısız.
Yukarı doğru gidersek. Kurucu değer olan 29 Ekim 1923 Anayasası’na (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) 30 Ekim 1923'te Resmî Gazete ‘de yayımlanan, "Türkiye devletinin dini, Din-i İslam'dır" maddesi eklendi ve 1924 Anayasası’nın 2. maddesinde yer aldı. Buna göre Türkiye Cumhuriyeti kurucu değeri, 5 Şubat 1937’de Anayasa’ya giren *laiklik* ilkesinin olmadığını görürüz!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” diyerek tarif ettiği milletin yaşadığı Türkiye’nin bir bölgesinde ‘Burası Kürdistan, ne yazık ki Meclis bunu inkar ediyor’, diyen şahsa cevap veremeyenler mi başarılı!
Hazım zorluğu çeken insan, öncü olarak başarılı işler yapıp, insanlara hizmet edenlerin, yaptıkları işlere, önce karşı çıkar, sonra önemsiz gösterip küçümsemek için, mutlaka olumsuzluk arar, gerçek dışı beyanda bulunurken kıskançlıklarını ve kendi başarısızlıklarını ortaya koyarlar.
Yeniden inşa edilen İstanbul Taksim’deki AKM ile ilgili, öncesi ve sonrası, yazılan çizilen söylenenlerle ilgili araştırma, hazımsızlığa en güncel örnek olacaktır.
Doktorların hazım konusunda bizlere tavsiyesi, lokmanızı çok çiğneyin, midenizi olur olmaz şeylerle doldurmayın, sağlıksız besinlerden uzak durun seklinde olmakta.
Benliğimizi, zihnimiz ruhumuzu doyuracak bilgi ve kültürün hazmı konusunda bizler nasıl davranmalıyız; Her duyduğumuza, okuduğumuza, gördüğümüze, hemen inanmak yerine, araştırarak, bilgi ve aklın eşliğinde, kendi kültürümüzün süzgecinden geçirerek, önyargıdan ve kıskançlıktan uzak, sağlıklı iyi çiğnenmiş lokmalar halinde yutmalıyız derim.
Yorumlar