İnsan beyni ne kadar karmaşık bir organ. Kansere tedaviyi bulduğu gibi kitleleri öldüren atom bombasını da bulabiliyor.
Beyin: Tüm vücudumuzu, hareketlerimizi yönetebilen bir kumanda gibidir. Bedenimiz, beynimize bağlı bir emir komuta zinciri içerisinde. Beyinlerimiz, bizleri işaret ve sesle iletişim kuran ilkel insandan yapay zekânın konuşulduğu bugünlere getirdi.
Düşünsenize! Yağdan, sudan oluşan bir et parçası nasıl olur da "düşünme" denen bir fiili gerçekleştirir? Düşünme yeteneği var ve düşüncenin birçok çeşitleri: geçmişe yönelik düşünmek, geleceğe dair derin düşünmek, sebep ve sonuç arasında bağ kurarak düşünmek, lehinde ve aleyhinde olanı düşünmek, olaylar ve deliller üzerinde düşünmek, ümit ederek düşünmek… Bu bahsettiğimiz düşünme denen fiil "derin" ve "karmaşık" bir fiil. Düşünmemizi sağlamakla kalmıyor, bütün hisleri algılamamızı sağlıyor. Vücudun her yönüne yaşamsal komutları gönderiyor. Sorun kendinize, beyninizi karşınıza alın. Bunu; et, su ve yağ yığını, mikron boyutta küçücük hücreler nasıl yapar? Hücrede bilinç yok, akıl yok ama ortaya dev bir akıl çıkıyor.
Bir belgeselde bahsediyorlardı, insan beyni dengesizlikler içinde dengesini bulmaya meyilliymiş. Karmaşayla karışan ve algılayabileceğinden daha fazla veri girişi olan beyin, kendini korumaya alıyor ve işleri sadeleştirmeye bakıyor. Hatta bazılarını görmezden geliyor. Bunu tamamen koruma amaçlı yapıyor, zarar görmek istemiyor.
Zarar görmekten korkuyoruz, doğamızda var. Çoğu yalan beyinden hazırlanmış şekilde çıkıyor. Buna nasıl yalan dersin ki? Demiyorsun işte! İnkâr çok güçlü bir yöntem ve beyin körlüğü harika!
Herkes her şeyin farkında. Gördükleriniz ya da görmedikleriniz sadece hayatta kalabilmek için yalana tutunan insanlar. Onları yargılamadan önce kaç yalanı gerçekle değiştirmek istediğinizi düşünün.
Kaç kilo olduğunuzun önemi yok, beyninizin % 80’i sudan ibaret. Sudan meseleleri kafamıza takarken % 80’i su olan bir organ ile bazı gerçekleri görmezden gelebiliyoruz. Çünkü inkâr etmek bir koruma yöntemi.
Hadi hiçbir şey olmamış gibi davranalım.
Açtığınız yaraları, sizde açılan yaraları, yara bandı sararak iyileştiremezsiniz. İnsan beyni anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı yine de biz onu anlayamayacak kadar inkarkeş (münkir) olurduk.
Beynimizin, bizi diğer hayvanlardan ayıran en önemli bölümü ise prefrontal korteks dediğimiz alnın arkasında yer alan ve beynimizin % 20'sini oluşturan kısım. Muhakeme yeteneğimizden toplumsal uyumumuza, problem çözme yeteneğimize kadar insanı insan yapan birçok işlevde görev almaktadır bu bölüm.
İşte çoğunluğu su yığını olan beynimiz, birçok muhteşem özelliğinin yanında sorunlar ile mücadele etmek yerine kimi zaman sorunları görmezden gelmeyi seçiyor. Neleri kabullendiğinizi, nelere sustuğumuzu, nasıl bir hayat istediğimizi sorduğumuzda alacağımız cevaplar kendimize söylediğimiz yalanları görmemize sebep olacak. İnkâr mı edeceğiz, mücadele mi? İşte asıl mesele burada başlıyor. Çoğu insan konfor alanından çıkmak istemediği için inkâr yolunu seçecek, sonra da geri kalan ömürleri boyunca söylenmeye devam edecektir diye düşünüyorum. Radikal kararlar almak için cesur olmak gerekir.
?
Peki!
Argo tabir ile 60 yaşına geldiğinizde “Biz gençliğimizi bu hayata sadaka diye verdik.” diye söylenmemek için bugün geç değil. Yine de gelecek hakkında umutlu konuşmak mümkün.
Doğru kullanılsa, dogmatik bilgilerle kafeslenmese, yeni fikirlere açık olsa insan, dünyadaki en tehlikeli hayvan olmazdı. Bugün küresel ısınma, açlık, kıtlık, kanser vs. konuşmak yerine barış dolu, çıkarsız, adil, daha az sorunlu, eşit bir dünyayı konuşuyor olurduk.