İzmir Büyükşehir Belediyesi Afet İşleri Dairesi Başkanlığı tarafından Tarihi Havagazı Fabrikası’nda düzenlenen İzmir Afet Koordinasyon Çalıştayı'na İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclis Başkanvekili Altan İnanç, İzmir Büyükşehir Belediyesi CHP Grup Başkanı Levent Yıldır, Narlıdere Belediye Başkanı Erman Uzun,Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir ve bilim insanları katıldı.
Deprem gibi yıkıcı etkileri olan bir afetler için afet öncesi ve sonrasına hazırlıklı olunması için birçok çalışma yapıldığını ve bu çalışmalar neticesinde İzmir'in depreme hazır bir kent olmasını sağlama amacınd olduklarını kaydeden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, “Bu çalıştaylar bilgiyi paylaşmamızı ve bilim insanları ile aynı yöne bakmamızı sağlıyor. Bu tür buluşmalar yol haritalarımıza ışık oluyorlar. Zaman zaman bu tür etkinlikleri çokça düzenliyor ama sonrasında gelişme oluyor mu diye vatandaşlarımız soruluyorlar. Herkes emin olsun ki oluyor. Bu çalıştaylar bizim yollarımıza yeni taşları döşememizi sağlıyor” dedi.

"Dersler hatalı"

Hem İzmir’de hem de 6 şubatta meydana gelen depremlerden alınan derslerden hatalı sonuçlar çıkarıldığını söyleyen Başkan Tugay, “Kentlerimiz, İzmir dâhil olmak üzere, her geçen yıl daha kalabalıklaşıyor. Bazen kontrolsüzce büyüyen, sıkça altyapı sorunu yaşadığımız ve yönetmekte zorlandığımız yerleşim birimleri hâline geliyor. Bir yerde ne kadar çok insan yaşıyorsa, yaşanan bir afet sonrası yıkım da o kadar büyük oluyor. Bu nedenle, şehrimizi katılımcı bir anlayışla yönetirken, kentimizi afetlere karşı dirençli hâle getirmeye çalışıyoruz. İzmir, 30 Ekim depremini 4,5 yıl önce yaşadı. 2 yıl önce de Türkiye, 6 Şubat depremini yaşadı. Her iki deprem, bir şeylerin farkına varmamızı sağladı. İzmir’deki deprem, bize uzak bir fay hareketi sonrasında Manavkuyu ve Karşıyaka’da hasara yol açtı ama aynı zamanda bazı şeyleri yanlış hesapladığımızı gösterdi. 6 Şubat depremi de aynı şekilde, bina yerleşimleri ve güvenlikleri ile ilgili hesap hataları yapıldığını ortaya koydu. Bunlarla ilgili dersler çıkarıldığını biliyorum, ancak bu derslerin beklenen güvenli dönüşümü sağladığını düşünmüyorum” diye konuştu. 

“Deprem planımız yok"

İzmir’de güncel bir master planı olmadığını vurgulayan Başkan Tugay, “İzmir’de, geçen yıllarda yapılan bina envanter çalışmaları ve fay hatlarıyla ilgili yapılan araştırmalar, bizim için önemli bir veri tabanı oldu. Önümüzdeki günlerde, sahip olunan bu bilgilerle önemli değişimler yapacağız. İzmir’in şu anda güncel bir deprem master planı yok diyebiliriz. 1990 yılında yapılmış bir proje var, ancak aradan geçen zamanda yeni saptanan 17 fay hattı nedeniyle yeniden bir master plan hazırlanması için çalışıyoruz. Bu afet koordinasyon çalıştayı da bu projeye ışık tutacak veriler sağlayacak. 30 Ekim depreminde yaşadıklarımız, İzmir’de koordinasyonun nasıl olması gerektiğini ve afetlerde yaşanabilecek olumsuzlukları gösterdi. Afete hazırlık anlamında her şeyi planlamış olmak, deprem master planının en önemli amaçlarından biri. O nedenle bu çalıştay, bizim için gerçekten çok kıymetli. Burada elde edilen bilgiler, Afet İşleri Başkanlığı, İtfaiye Daire Başkanlığı gibi ilgili tüm birimlerimizin çabasıyla bu çalıştayda değerlendirilecek. Dileğimiz afetsiz bir yaşam, ancak bunun sadece dilemekle olmayacağını biliyoruz. Hazır şehirler olmalıyız. Herhangi bir afetin öncesinde ne yapılması gerekiyorsa yapmış kentler olmayı diliyorum. İzmir bunu yapabilecek bir şehir. Ortak kültürümüzü ve koordinasyon kabiliyetimizi geliştirdikçe, İzmir daha iyi bir kent olacak” ifadelerini kullandı.

"Sarsılacağız"

Türkiye'de 8 şiddeti ve üzerind bir depremin yıkıcı etkisi olduğunu ancak zemin orunları nedeniyle 30 Ekim depreminde İzmir'de depremin fay hattı uzak olmasına rağmen yıkım olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Santorini kaynaklı depremler nedeniyle İzmir'i üzerindeki riskin devam ettiğini kaydetti. Sözbilir, İzmir'de yaşanan geçmiş depremlerden örnekler vererek, "Son bin yılda İzmir’e baktığımızda, 7 üzeri depremler olduğunu görüyoruz. Biraz daha güneye baktığımızda ise daha derin depremler olduğunu, yani 8'i aşan depremler meydana geldiğini de görüyoruz. İzmir depremleri üzerinden yorumlarsak, 1688 İzmir depreminde 10 şiddetinde bir deprem yaşanmış. Bu, can ve mal kaybı olduğu anlamına geliyor. 2005 yılında Sığacık Körfezi'nde sınırda bir deprem oldu. Zeminde çatlaklar oluştu, binalarda hasar meydana geldi ve heyelanlar yaşandı. 30 Ekim'de gerçekleşen İzmir depreminde, 30 km uzakta yaşanan bir sarsıntı bizde can kaybına neden oldu. Buna benzer şekilde, Santorini'de 7 şiddetinin üzerinde bir deprem olması durumunda yine aynı şekilde bir sarsıntı olacağını düşünüyoruz" dedi.

"Şiddeti yüksek olacak"

Santorini'de meydana gelen hareketlilikler incelendiğinde mağmaların deniz yüzeyine yaklaştığını ancak henüz bir patlama kuvvetine ulaşmadığını vurgulayan Sözbilir, "Santorini Adası'nın kuzeyinde yaşanan depremler ve volkanlara baktığımızda, son 1 milyon yıldır farklı zamanlarda ve farklı şekillerde patlamalar olduğu ve ardından depremler gözlemlendiği görülüyor. Yer kabuğunda yaşanan dalma-çıkma hareketi devam ettikçe, depremler ve volkan patlamaları riski sürecek. Volkanın altındaki hareketlenme ile onun altında madenler de gelişiyor. Patlama yaşandıktan sonra orada madencilik faaliyetleri görülecek. Bölgedeki tüm volkanları inceledik; 4-5 volkanda patlama gerçekleşmiş, ardından deprem ve tsunami görülmüş. Normalde İzmir’de en yüksek 7 şiddetinde deprem beklenirken, burada çok daha yüksek bir şiddet öngörüyoruz" ifadelerini kullandı.

"Küller yağacak"

Santorini’de M.Ö. 1600 yılında yaşanan volkan patlamasında sıçrayan küllerin birçok bölgede izine rastlandığını belirten Sözbilir, "Böyle bir patlama olursa kül hareketinin nasıl bir yol izleyebileceğini gösteriyor. Patlamanın olduğu günkü meteorolojik koşullara bağlı olarak, örneğin doğuya doğru rüzgar eserse, küller doğrudan Türkiye üzerine gelebilir. Bunun etkileri ise şunlar olacaktır: hava kirlenecek, solunum zorlaşacak, hava yolları kapanacak, tarıma zarar verecek ve köy evlerinin çatısı çökecektir. Bu nedenle alınması gereken önlemlerden biri, herkesin cebinde yüzünü kapatabileceği bir mendil bulundurmasıdır" diye konuştu.

"2030'da hazır olacağız"

Son 20 günde yaşanan afet hareketlilikleri üzerine birçok çalışma yapıldığını kaydeden Sözbilir, "Son 20 günde ne oldu? Bununla ilgili çok fazla çalışma var. Orası yapısı ortaya çıkarılmış bir bölge; denizin altında olmasına rağmen deprem verilerini alabiliyoruz. Denizin üzerinde gemilerle dolaşarak denizin altını fotoğraflıyoruz. Bize oldukça uzak bir yer olmasına rağmen, yapı stokumuzun niteliği ve insanların bilinç düzeyi yeterince yüksek olmadığı için bir sorun yaşanabilir. Bir afet farkındalığına ihtiyacımız var. Türkiye’de deprem üzerine çalışma yoğunluğu 1999 depremi sonrası arttı. Herkes kendi ölçeğinde bir şeyler yapmaya çalışıyor. Türkiye içinde 17 aktif fay hattı var, ancak dışarıdaki 40 fay kırılırsa İzmir olarak biz de etkileneceğiz. İzmir master planı kilit bir noktada ve mutlaka güncellenmesi gerekiyor. Her senaryoya göre farklı hazırlıklar yapılmalı. Hedefimiz 2030 yılı; bu tarihe kadar İzmir’in her türlü afete karşı hazır olacağını düşünüyoruz" dedi.

Kaynak: Dilek Çakır Durak