30 Ekim 2020'de Ege Denizi’nde meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki deprem, özellikle İzmir’in Seferihisar, Bornova ve Bayraklı ilçelerinde yıkıcı bir etki gösterdi ve derin izler bıraktı. Depremin üstünden 5 yıl geçmesine rağmen hala yeterli önlemlerin alınmadığını aktaran uzmanlar, geçici barınma ve toplanma alanlarının özellikle Karşıyaka, Konak ve Bayraklı’da yetersiz olduğunu dile getirdi. 

Türk Mimar ve Mühendisler Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Yıldırım, “Özellikle 2020 yılında yaşadığımız büyük acıya sebep olan depremden sonra acil önlemler almamız gerekiyordu. Ama alınan önlemlerin hala yetersiz olduğu, var olan toplanma alanların da ihtiyaca yeteri kadar cevap vermeyeceği görüldü. Kentte, İzmir depreminden sonra yeterli adımları atmadık. Çünkü sadece toplanma alanları değil, aynı zamanda geçici barınma alanların da belli olması, afet durumunda bunların lojistik desteklerinin nasıl sağlanacağı, altyapının nasıl sağlanacağının belli olması gerekiyor. Ama İzmir'in özellikle yoğun yapılaşmış bölgelerinde, toplanma alanlarıyla ilgili ciddi yetersizlikler var. Bir an önce bunlara ilişkin planlamaların yapılıp yeni yapılan planlarda bu tür alanlarının sayısının arttırılması gerekir” dedi.

Uğur Yıldırım

‘Nüfusa göre yetersiz’

Yoğun yapılaşmış ilçelerde özellikle Karşıyaka ve Konak’ın belli bölgelerinde, Bayraklı’nın yoğun ve plansız gelişmiş alanlarında ciddi aksaklıkların ve eksikliklerin olduğunu belirten Yıldırım, “Bu ilçeler aynı zamanda olası bir depremde en çok etkilenecek olan ilçeler arasında. Yapılaşmanın erken başladığı ve kontrolsüz devam ettiği ilçelerde, planlama esasları dışında yapılan yapılaşmalar, yoğunluk sebebiyle aksaklıklar, nüfusa oranla yetersiz toplanma alanları mevcut. Aynı zamanda bu ilçelerde ağırlıklı olarak altyapı sorunları da var. Plan revizyonları yapılıyor. Parça parça plan revizyonları da geliyor. İlk yapılması gereken planlamanın tekrar kamusal bir bakış açısıyla ele alınması ve yapılan her yeni planlamada kente katkı sağlayacak bu gibi konuların öncelikli ele alınması gerekiyor. Ancak maalesef yapılan plan çalışmalarında elimizdeki kamu kaynaklarının da aksi yönde kaydettiğimiz durumlarla karşılaşıyoruz.

‘Altyapı yenilenmeli’

Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamada ise şunlara yer verildi: “Toplanma alanı kriterleri göz önüne alınarak değerlendirme yapıldığında; belirlenen toplanma alanlarının büyüklük/kapasite, erişim, altyapı ve ikincil tehlikeler ve geçici barınma amaçlı kullanım açısından eksikler ve sorunlar içerdiği ve toplanma alanı kriterlerini bütüncül olarak sağlayamadıklarını söylemek mümkündür. Manavkuyu Mahallesi’ndeki afet sonrası toplanma alanlarının kriterlere uygun olmadığı, Mansuroğlu Mahallesi’ndekilerin kısmen uygun olduğu, Adalet Mahallesinde ise belirlenmiş toplanma alanı bulunmadığı görüldü. İzmir bütününde herhangi bir afet anında müdahalenin hızlı ve etkin olması için yol genişlikleri başta olmak üzere sosyal ve teknik altyapı alanları artırılmadan, mevcut doku yenilenmeden Afet ve Acil Durum Toplanma Alanlarının işlevselliğine dair tartışmaların geliştirilemeyeceğini öngörüyoruz.”

‘Alanlar kriterlere uygun olmalı’

Afet ve acil durum toplanma alanları, İzmir İl Jandarma Komutanlığı koordinasyonunda İzmir Büyükşehir Belediyesi Coğrafi Bilgi Sistemleri Şube Müdürlüğü tarafından açık veri portalında güncellendiğini açıklayan Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi, “İzmir’in 30 ilçesinde toplam 2 bin 427 adet toplanma alanı belirlendi. Toplanma alanlarının belirlenme kriterlerinden ilki kapasiteyle ilgili olup JICA 2002 Raporu’nda toplamda 500 metrekareden daha küçük olmayacak biçimde 1,5 metrekare/kişi alan önerildiği, Tarabanis ve Tsionas’a göre standardın 2 metrekare/kişi olması gerektiği, TAMP-İzmir’de ise alanın 2,5 metrekare/kişi olarak belirtildiği görülüyor. Bu alanların büyüklüklerinin yanı sıra yer seçiminde; nüfus yoğunluğu, konut yapı adalarına yürüyüş mesafesi  içinde olması, ulaşılabilirlik ve tahliye kolaylığı, kamu mülkiyetinde olanların öncelikli olarak değerlendirilmesi, çok fonksiyonlu alanların değerlendirilmesi, koordinasyon merkezlerine yakın olması ve temel altyapı gereksiniminin düşünülmesi, ikincil tehlikelerden uzak olması gibi kriterler sıralanıyor” ifadelerinde bulunuldu.

Kaynak: Filiz Erol