1989 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin kabul edilmesiyle, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanmaya başladı. Çocuk hakları evrensel bir sözleşmeyle garanti altına alınmış olsa da, Türkiye’de çocuk işçi sayısı, artan göç ve ekonomik kriz nedeniyle her yıl katlanarak artmaya devam ederken, aynı nedenlerden, çocuklara yönelik istismar sayıları da yükselmeye devam ediyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2022 faaliyet raporunda, 2022 yılında 15-17 yaş arasında çalışan çocuk sayısı 620 bine ulaştı. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Programı” kapsamında yapılan araştırmaya göre ise dünyada 63 milyonu kız 97 milyonu erkek çocuk olmak üzere toplam 160 milyon çocuk, yani her 10 çocuktan biri, çocuk işçi olarak çalışıyor. Bu çocukların yarısı ise sağlıklarını ve gelişimlerini etkileyecek tehlikeli işlerde zorla çalıştırılıyor. Uzmanların aktardığına göre, çocuk istismarında ise vakalar son 15 yılda yaklaşık yüzde 400 oranında artmış ve gün geçtikçe bu oran artmaya da devam ediyor.
“Kayıt dışı çalıştırılıyorlar”
20 Kasım Çocuk Hakları Günü dolayısıyla, çocukların zorla çalıştırılma, zorla evlendirilme ve istismara uğrama gibi durumlar için kamuoyuna çağrıda bulunacaklarının altını çizen İzmir Barosu Başkan Yardımcısı ve Çocuk Hakları Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Zöhre Dalkıran, çocukların sağlıklı şekilde gelişimlerini sürdürebilmeleri için İzmir Barosu olarak birçok çalışma yaptıklarını belirtti. Dalkıran, “Çocuklar genellikle kayıt dışı şekilde çalıştırıldıkları için sayıyı tespit etmemiz mümkün değil. Dolayısıyla bu konuda yaptığımız çalışmalar genellikle gelen ihbarlar üzerine şekilleniyor. Çocukların çalıştırıldığına dair alınan ihbarlar üzerine savcılık ve Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü harekete geçerek, çocukların aileleriyle birlikte sağlıklı bir ortamda yaşaması, eğitimlerine devam etmesi için gerekli olanaklar sağlanmaya çalışılıyor” dedi.
“İstismar fazla”
Türkiye’nin kanayan yaralarından biri olan çocuk istismarının İzmir’deki oranlarından bahseden Dalkıran, herhangi bir istismar durumu söz konusu olduğunda çocuğun beyanının esas alındığının altını çizdi. Dalkıran, “İzmir’de çocuk yaşta evlendirilme vakası az ancak istismar vakaları maalesef ki oldukça fazla. Elimizdeki veriler güvenlik nedeniyle gizli tutuluyor. Bu süreçte gelen ihbar üzerine çocuk izlem merkezlerinde, psikolog eşliğinde çocukların ifadesi alınıyor. İstismara yönelik nitelikli (cinsel istismar) veya niteliksiz istismar olup olmadığı öğreniliyor. Çocuktan gelen herhangi bir “Rahatsız edici bir davranışa, temasa maruz kalma” şikayetinde ise istismarın niteliğine bakılmaksızın soruşturma başlatılıyor. Çocuk, önce çocuk izlem merkezine götürülüyor ve yine psikologlar eşliğinde, sorular direkt sorulmaksızın, çerçevelendirilerek, ifadesi alınıyor. İstismarı gerçekleştirdiği iddia edilen kişi ise tespit edilerek gözaltına alınıyor ve çocuğa derhal barodan bir avukat atanıyor. Çocuğun beyanının içerine göre kişiye gözaltı yapılarak ifadesi alınıyor, sonrasında ise adli süreçte yapılması gerekenler kurumlarca yapılıp dava süreci başlatılıyor. Eğer bu istismar aile içerisinde gerçekleşmişse, çocuk aileden direkt alınıyor ve adli süreç bu şekilde ilerliyor. Eğer ailenin ilgisizliği doğrultusunda istismar gerçekleştiyse, bu durumda çocuğun psikolojik sağlığı için gerek çocukla birebir yapılan gerekse aile ile birlikte görüşmeler yapılarak, tedbirler alınıyor. Ancak yasalarımız tam anlamıyla uygulanmıyor. Eğer yasalar tam anlamıyla uygulanırsa, çocukların hakları en üst düzeyde korunabilir” diye konuştu.
Anayasa’da çocuk istismarı
Çocukların cinsel istismarı suçu Türk Ceza Kanunu'nun 103’üncü maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddenin 1’inci fıkrasında, “Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile, fillerin sarkıntılık düzeyinde kalması halinde ise 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır” denilmekte.