1990 yılından itibaren Türkiye, kredi değerlendirme kuruluşlarının radarındadır. İlk değerlendirmelerde S&P’den BBB, Moody’s’ten Baa3 ve JCR’den BBB almıştık. 1990’da, o gün itibariyle Türkiye’ye biçilen bu kredi notları “yatırım yapılabilirlik” eşiğinin üzerindedir. Fitch bu değerlendirmede yer almamış, Türkiye’nin de talebi olmamıştır. Fitch’in ilk Türkiye değerlendirmesi 1994 yılına aittir. Bu tür değerlendirmeler, alacaklı ve borçluların haklarını koruyabilmeli ve durum tespiti hakkaniyetli olmalıdır.
1990’ların başı itibariyle, dışa açık ekonominin gereği olarak, finansal hareketlerin arttığı bir dönemde verilen bu notlar elbette önemlidir. Borç veren kurum ve ülkeler de borçlu ülkenin durumunun, bağımsız bir üçüncü gözle değerlendirilmesini isteyecektir. Bilindiği gibi o yılların Irak-Körfez krizine denk düşmesi, bölgeyi de jeopolitik stresin merkezi haline getirmiştir.
Körfez krizinin o dönemde tahvil ihracına da mani olduğu bilinmektedir. O yüzden bu değerlendirmeler 1992 yılında yeniden başlayan tahvil ihracına kadar bekletilmiştir. O günlerden bu günlere, Türkiye’nin kredi notunun yatırım yapılabilir seviyelerin çok üstündeki değerlendirmelerden bu günkü duruma gelene kadar süreçler iyi analiz edilmelidir.
Şimdi yeniden bir değerlendirme sürecine girdik. Bu “üç kız kardeşler” Türkiye için yeni bir değerlendirme yapmıştır. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor's da son olarak Türkiye için not kararını açıklamıştır. Daha önce kredi derecelendirme şirketleri Moody's ve Fitch Ratings, Türkiye'nin not görünümünü negatiften durağana çevirmişti. Açıklanan seviye iyileşmenin ve kararın göstergesi niteliğindedir.
1990’da Türkiye, “yatırım yapılabilir” ülke notunu alırken sadece yüksek enflasyon yaşamakta idi. 2013’ten itibaren “yatırım yapılabilir” eşiğinde iken bu defa cari açık da eklenmiş, enflasyon ise gerilemişti. Günümüzde ise, başta Merkez Bankası (TCMB) rezervlerindeki gerileme, cari açık ve enflasyon hepsi birlikte hareket etmektedir. Ekonomi yönetiminin finansmana ağırlık vermesinin temel sebeplerinden birisi bu yüzden rezervler ve kullanılabilir yurt içi fonları çoğaltmaktır…
Enflasyonun vatandaş nezdinde bu denli hissedilmesi de odağı enflasyona yöneltmektedir. Ekonominin kendine göre kırılganlıkları, (Kırılgan Beşli içinde sayılan bir ülke idi zaten.) ödemeler dengesi açıkları, Kurumsal kapasitenin ve idari reformların tamamlanmayışı, AB, ABD, NATO (İsveç’in üyeliği) kapsamındaki tutumu, jeopolitik riskler not verirken etkili olmaktadır.
Orta Vadeli Program (OVP) bu durumların farkında olarak hazırlanmıştır. Ancak uygulama için zamana ihtiyaç vardır. OVP açıklandıktan sonra S&P Global de Türkiye için büyüme beklentilerini yükseltmiştir. Kredi derecelendirme kuruluşunun hazırladığı "Ekonomik Görünüm Gelişmekte Olan Piyasalar" raporunda, Türkiye için büyüme tahminlerini yükselttiklerini belirtmiştir. Türkiye ekonomisi için 2023 yılı büyüme tahminini 1,2 puan artırarak % 3,5'e çıkaran S&P Global, 2024 büyüme beklentisini de 0,3 puan artışla % 2,3'e yükseltmiştir.
Ekonomi yönetiminin aldığı önlemlerin ve uyguladığı politikaların etkili bir sonucu olarak bu gelişmeler değerlendirilmilidir. Bu sorun, millet devlet ittifakı ile çözülür. Süreç yakından izlenmektedir.