Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında nafakada yeni formül gündeme geldi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, nafaka sistemine ilişkin köklü değişiklikler içeren bir düzenleme üzerinde çalışıyor. Mevcut uygulamada süresiz nafaka tartışmaları devam ederken, yeni düzenlemeyle nafaka süresinin evlilik süresine endekslenmesi hedefleniyor. Yeni düzenlemeyle bu belirsizliğin önüne geçilecek. 2 yılın altındaki evliliklerde 5 yıl, 5 yılın altındaki evliliklerde 7-8 yıl, 5 ila 10 yıl arasındaki evliliklerde de 12 yıl süre ile nafaka verilmesi öne sürülüyor. Çalışmaların tamamlanmasının ardından düzenleme Meclis gündemine taşınarak yasalaşma sürecine girmesi bekleniyor. Nafaka hakkından yararlanamayan veya aldığı nafaka geçimini sağlamaya yetmeyen bireyler için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı devreye girecek. 

Süheyla Oğuzz

Medeni Kanunu ya da başka bir kanunda süresiz nafaka diye bir nafakanın bulunmadığını belirten Avukat Süheyla Oğuz, “Sözü edilen yoksulluk nafakası. Yoksulluk Nafakası Medeni Kanun’un 175. maddesinde düzenlenip yasada bir cinsiyet belirtilmemiştir. Boşanma nedeniyle hangi taraf yoksulluğa düşecekse ve daha kusurlu ise nafaka alacaklısı o olur. Ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle kadınlar yoksulluğa düştüğü için genel olarak yoksulluk nafakası alacaklısı kadınlardır. İtiraz konusu ‘süresiz olarak’ ibaresi, nafaka alacaklısının her zaman, ölünceye kadar yoksulluk nafakası alacağı anlamına gelmiyor. Kanunun böyle düzenlenmesinin amacı, boşanmadan dolayı yoksulluğa düşecek olan eşin, diğer eş tarafından, şartları bulunduğu sürece ekonomik yönden desteklenmesi ve asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Yoksulluk nafakasının amacı nafaka alacaklısını zenginleştirmek değil. Yoksulluk nafakası ile boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür. Yoksulluk nafakası yine kanunda belirtildiği gibi, nafaka alacaklısının evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden; alacaklının evlenmeden haysiyetsiz yaşam sürmesi, nafaka yükümlüsünün ödeme gücünü tamamen yitirmesi durumlarında ise mahkeme kararıyla ortadan kalkmaktadır” diye konuştu.

‘Tekil örnekler var’

Oğuz sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Nafaka tartışması kamuoyunun önüne nafaka mağdurlarının olduğu iddiası üzerinden getirilmiş olup, tekil örnekler üzerinden mağduriyetler yasal düzenleme talebinin dayanağı olarak ileri sürülmüştür. Yargı reformların sosyo-hukuki verilerle ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir bakış açısı ile planlanmalıdır. Türkiye’de adalete erişim konusunda önemli problemler yaşanıyor. Bu problemler kadınlar ve çocuklar için had safhada. Bunlar çözülmeden gerçeklerle bağı olmayan tekil örneklere dayanarak nafakanın kısıtlanması kabul edilemez. Nafaka hakkı kazanan pek çok kişi, mahkeme kararına rağmen düzenli ödeme alamayarak mağdur ediliyor. Nafakada düzenleme yapılacaksa öncelikle bu konudaki mağduriyet giderilmeli. Nafaka konusundaki sınırlamalar toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirecek. Eğer yasal düzenleme getirilecekse ödenmeyen nafakanın ödenmesine ilişkin düzenleme getirilmeli, kadına dönük şiddeti caydırıcı yasal düzenlemeler getirilmeli. Kadınların ve çocukların özel hayata saygı hakkı ile kişinin maddi manevi varlığını koruma ve geliştirme, sağlıklı yaşam, barınma beslenme haklarını gözeterek nafaka miktarını belirlemeli. Tüm düzenlemeler bu doğrultuda yapılmalı” ifadelerini kullandı.

Ferhan Yıldırım

Yeni aile kurmasına engel

Toplumda tartışma konusu olan hususlar da yoksulluk nafakası alacak eşin anılan şartları sağlayıp sağlamadığı noktasında toplandığını vurgulayan Avukat Ferhan Yıldırım ise “Somut olaylarda, yoksulluk nafakası talep eden eşin eğer çalışmakta ise işten çıkması veya maaşını asgari ücret üzerinden göstermesi, boşanma sonrasında kendisine maddi destekte bulunan üçüncü kişiler olması örnekleriyle karşılaşmaktayız. Boşanma oranlarının ciddi ölçüde artması ve evlilik sürelerinin kısalması da, toplumda tartışmayı tetikleyen bir diğer durum. Kısa süreli evliliklerde veyahut genç yaşta yapılan boşanmalarda, taraflardan birinin ömür boyu nafaka ödemesi, nafaka ödeyen tarafın kalan hayatında yeni bir aile kurmasının önünde ciddi bir engel teşkil edebiliyor. Özellikle kısa süreli evliliklerde, tarafların almış oldukları hatalı bir evlilik kararının olumsuz neticelerini sadece taraflardan birinin ömür boyu yaşaması, özellikle de günümüz sosyal ve ekonomik şartlarında hakkaniyete aykırı hale geldi. Toplumdan gelen tepkiler de bu noktada yoğunlaştığından kanun koyucu tarafından da artık ‘süreli nafaka” uygulaması üzerinde çalışılmaya başlandı” diye konuştu.

‘Geçiş süreci’ üzerinde çalışılmalı’

Her ne kadar Medeni Kanun’un genel hükümleri ile hakkın kötüye kullanımı açıkça yasaklansa da somut olaylarda kötüye kullanımın ispatı noktasında zorluklar yaşandığını vurgulayan Yıldırım, “Yoksulluk nafakası alan eşin gelirlerini ve maddi desteklerini saklaması, resmi işlemlerden kaçınması gibi somut örnekler çoğalıyor. Bundan dolayı nafakanın kötüye kullanımı hususunda tedbir alınmasının hakkaniyete uygun sonuçlar doğuracağını öngörüyoruz. Ancak mağduriyetlerin yaşanmaması adına süreli nafakanın bitiminde mahkeme tarafından etkin ve doğru araştırma yapılarak yoksulluk nafakası alan tarafın güncel durumu da göz önünde bulundurulmalı ve nafaka süresi sonunda bir nevi ‘geçiş süreci’ üzerinde de çalışılmalı ve yeni mevzuata entegre edilmeli” dedi.

Kaynak: Filiz Erol