Reşit Kibar cinayeti hakkındaki iddialar ve yürütülen yasal süreç, medyanın ve halkın dikkatini çekiyor. Davanın ilk duruşmasının ne zaman yapılacağı, merak konusu olmaya devam ediyor. Savcılık dosyasındaki deliller ve savunma tarafının argümanları, duruşma öncesinde tartışılıyor. Peki, Reşit Kibar olayı nedir? Reşit Kibar davasının ilk duruşması ne zaman?
Reşit Kibar Davası Başladı
18 Nisan 2025 sabahı saat 09.00’da, Artvin Cankurtaran’da katledilen Reşit Kibar’ın davasının ilk duruşması Artvin Adliyesi’nde başladı. Dava, hem hukuki süreci hem de çevre mücadelesini yakından izleyen kesimler için büyük önem taşıyor. Duruşma sabahı Artvin Adliyesi önünde bir araya gelen yüzlerce kişi, “Reşit için adalet, hepimiz için adalet” sloganlarıyla sürece sahip çıkacaklarını vurguladı. Reşit Kibar’ın ailesi, köylüler, çeşitli siyasi parti temsilcileri, çevre ve ekoloji örgütleri de duruşmayı izlemek üzere mahkemeye katıldı.
Orman Parkı Görünümlü Maden Projesi
Olayın yaşandığı Cankurtaran Geçidi, Borçka ve Hopa ilçeleri sınırında yer alıyor. Bölge, Yapısoy Beton adlı firmaya ihale edilen “Konaklamalı Mesire Alanı Projesi” ile gündeme geldi. Ancak köylüler, bu projenin gerçekte bir maden projesi olduğunu ve ağaç katliamına neden olacağını ifade ederek direniş başlattı. Projenin kamufle edilmiş haliyle çok daha geniş bir alanı kapsayacağına inanan yöre halkı, doğasını savunmak için harekete geçti.
Katliam Gibi Saldırı: 3 Eylül 2024
3 Eylül 2024 sabahı, ağaç kesimi için alana gelen iş makineleri köylülerle karşılaştı. Gerginliğin tırmandığı esnada, firma yetkililerinden Fikret Merttürk birini telefonla arayarak “Buralar karıştı, ne yapmamızı istiyorsunuz?” dedi. Bu görüşmeden hemen sonra Muhammet Ustabaş, Merttürk’e ait araçtan yine ona ait silahı alarak hedef gözeterek ateş açtı. Reşit Kibar vurularak yere yığıldı, iki köylü daha yaralandı. Jandarma ekipleri, köylülerin yardım talebine rağmen yaralıları taşımak için araç vermedi ve olay yerinden uzaklaştı. Kibar, köylülerin kendi imkanlarıyla kaldırıldığı Hopa Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.
Hukuki Süreçte Şeffaflık Krizi
Olayın hemen ardından Muhammet Ustabaş ve Fikret Merttürk gözaltına alındı. Ancak yalnızca Ustabaş tutuklanırken, Merttürk hakkında verilen bir ifade doğrultusunda adli kontrolle serbest bırakıldı. Üstelik saldırının üzerinden sadece iki gün geçmişken, dosyaya gizlilik kararı getirildi. Bu karar sonrası özellikle faillerin, şirket çalışanlarının ve görevli jandarmaların ifadeleri kamuoyundan gizlenmiş oldu. Bu durum, dava sürecinin tarafsızlığına dair büyük şüpheler doğurdu.
Davaya Tepkiler ve Dayanışma Çağrıları
Davanın başlamasıyla birlikte birçok kurum ve kişi kamuoyuna dayanışma çağrısı yaptı. Çifteköprü Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Sol Parti, Halkevleri ve Yeşil Artvin Derneği, “Reşit Kibar için adalet, doğamız için adalet” diyerek herkesi Artvin Adliyesi önünde buluşmaya çağırdı. Dava yalnızca bir cinayet davası değil, doğa ve yaşam alanlarını savunanların yargı karşısında maruz kaldığı baskının da sembolü haline geldi.
Duruşma Salonu Krizi ve Talepler
Davanın ilk duruşmasının yapıldığı salonun kapasitesinin yetersiz olması nedeniyle birçok kişi içeri alınamadı. Avukatlar bu nedenle daha büyük bir salon talebinde bulundu. Bu durum, halkın ve kurumların davayı sahiplenme iradesinin büyüklüğünü de ortaya koydu. Avukatlar ayrıca, dosyadaki gizlilik kararının kaldırılması ve tüm sanıkların adil şekilde yargılanması için çağrıda bulundu.
Gözaltılar ve Tutuklamalar: Çifte Standart
Saldırıdan günler sonra Reşit Kibar’ın yakınları ve direnişe katılan isimler gözaltına alındı. Artvin Halkevi yöneticisi Dursun Ali Koyuncu, saldırı günü yaptığı açıklama gerekçesiyle kamu görevlisine hakaret ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçlamasıyla tutuklandı. Sonrasında serbest bırakılan Koyuncu’nun yanı sıra Mutlu Akyüz ve Yıldıray Kibar da tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bu süreçte faillerin korunuyor, mağdurların ise susturulmaya çalışılıyor olması kamuoyunun tepkisini büyüttü.
“Bu Dava Hepimizin”: Adalet Mücadelesi Sürüyor
Reşit Kibar’ın ailesi ve köy halkı, bu davanın yalnızca bireysel bir cinayetin değil, doğaya karşı işlenen kolektif bir suçun davası olduğunu vurguluyor. Artvin halkı ve yaşam savunucuları, davanın sonuna kadar takipçisi olacaklarını belirtti. Adaletin sağlanması, hem Reşit Kibar’ın anısına hem de benzer mücadeleler veren tüm topluluklara yönelik bir sorumluluk olarak görülüyor.