Birey inandığı her şeyden şüphe edebilir. Aslında şüphe de etmelidir, çünkü sadece şüphe sayesinde mutlak gerçeğe ulaşılabilir. Bu nedenle her şeye inanan ve hiçbir şeyden şüphe etmeyen insan geçekten aptaldır denilebilir.
Zeki insan inandığı her şeyi sorgular, sorgulayarak gerçeğe ulaşır. Birey inandığı bir şeyden yüzde yüz emin olabilir ama bu onun yanılmasına da neden olabilir.
Mesela birey bahçede ceviz ağacı olduğunu bilir ama aynı zamanda buna inanır da. Yani aslında bildiği için inanır. İnanç hem inanılan hem de bilinen bir şeye güven duymak demektir. Tek fark insanın inanırken şüphelenmesinin kaçınılmaz olmasıdır.
Şüphelenmek, araştırmak inancın zıttı değildir, olumsuz bir şey değildir yani. Birey şüphelenip araştırarak gerçek inancı yaşatır, sahte inancı ise yok eder.
Genellikle inanç dayatıcıları şüphelenmeye, sorgulamaya karşıdırlar, çünkü bu eylemler inanç aracılığı ile beyin yıkamayı engeller.
Oysa inancın zıttı kesinliktir, çünkü kesinlik varsa şüpheye yer kalmaz. İnanç, bilgi boşluğu olduğu zaman ortaya çıkar. İnsan bu boşluğu inanç ile doldurur.
Hâlbuki hiç kimse şüphe etmekten korkmamalı, soru sormaktan çekinmemelidir. Birey ancak şüphe ve sorgulama sayesinde gerçeğe biraz daha yaklaşabilir. Şüphe gerçek inanca zarar vermez tam aksine onu daha da zenginleştirir.
Gerçek şu ki dünyevi düzeyde hiç kimse her şeyden yüzde yüz emin olamaz. Tekâmül etmeyen insan beden, zihin ve duygular tarafından sınırlanır. Bu yüzden birey algısının ötesindeki gerçeği kavrayamaz. Hal böyle olunca her zaman inanç şüphenin gölgesinde kalır, mutlak geçeğe ulaşamaz.
Dünya Değişim Akademisi bu konuda da müthiş bir değişim programı öneriyor bizlere: “Gerçeği Keşfet Programı”. Bu değişim programı bir ayda tamamlanan 8 çalışmadan oluşmaktadır. Bu değişim programı ile gerçek ve gerçeklik arasındaki farkı görebileceksiniz, kendiniz hakkındaki gerçeği keşfedebileceksiniz ve gerçeği bilmenin hayatınızı nasıl kökünden değiştirdiğini deneyimleyeceksiniz.
Kendini değiştir dünyan değişsin, dünyanı değiştir dünya değişsin!