Topkapı surlarına Osmanlı sancağını diken asker olarak bilinen Ulubatlı Hasan’ın ardındaki sır perdesi aralanıyor. Peki, Ulubatlı Hasan gerçekte var mı? Ulubatlı Hasan aslında kimdir?
Ulubatlı Hasan gerçekte var mı?
Ulubatlı Hasan’ın tarihî varlığı uzun yıllar boyunca tartışmalı bir konu olmuştur. Bazı araştırmacılar onu bir halk efsanesi, bir kahramanlık mitosu olarak değerlendirmiştir. Bu görüşlerin temel dayanağı, 19. yüzyıldan itibaren bazı Batılı tarihçilerin, Bizans kaynaklarında onun ismine doğrudan rastlanmamasına dikkat çekmeleridir. Özellikle İmparator muhafız komutanı Yorgios Sfrancis’in Chronicon Maius adlı eserinin bazı bölümlerinin sonradan eklenmiş olabileceği iddiaları öne sürülmüştür. Ancak bu tezler, son yıllarda yapılan arşiv çalışmaları ve belge analizleriyle ciddi biçimde çürütülmüştür.
Tarihçi Hakan Yılmaz’ın 2024 yılında yayımladığı kapsamlı makale ve belgelerle birlikte, Ulubatlı Hasan’ın gerçek bir tarihî şahsiyet olduğu netlik kazanmıştır. Başta Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki 1425 tarihli vakfiye olmak üzere, çağdaş minyatürler ve resmi belgeler, onun sadece hayali bir kahraman olmadığını, II. Murad ve Fatih dönemlerinde resmî bir sancaktar ve askeri komutan olarak görev yaptığını göstermektedir. Ayrıca Topkapı (San Romano) burcunda sancağı diken asker olarak, yalnızca Osmanlı tarafında değil, Bizanslı komutanların gözlemlerine dayanan kayıtlarda da betimlenmiş olması, onun tarihî gerçekliğini pekiştirmektedir.
Ulubatlı Hasan aslında kimdir?
Ulubatlı Hasan, sadece fetih günü surlara sancak diken genç bir yeniçeri değil, Osmanlı'nın en stratejik askerî kadrolarından biri olan “Alemdar” ve aynı zamanda “Sekbanbaşı” unvanlarını taşıyan bir üst düzey subaydır. 1390 civarında Bursa’nın Ulubat köyünde doğmuş, gerçek adı “Hasan Ağa” olan bu şahsiyet, vakıf kayıtlarında "Baba Hasan-ı 'Alemi" ya da "Sancaktar Baba" olarak da anılmaktadır. II. Murad döneminde resmî sancaktarlık görevine başlamış, 1425 tarihli vakfiyede “İslam sancağının dikicisi” (Nâsıbu livâ’i’l-İslâm) olarak tanımlanmıştır.
Hasan Ağa, Edirne ve Ulubat civarında cami, mektep, zaviye, mescid ve hamam gibi sosyal yapılar inşa ettirmiştir. Bu da onun sadece bir asker değil, aynı zamanda toplum içinde itibarlı bir hayır sahibi olduğunu göstermektedir. 1453 yılında, İstanbul’un fethi sırasında Topkapı burcuna Osmanlı sancağını diken kişi olarak tarihe geçmiştir. Elinde beyaz (ak) sancak, başında sekbanbaşılar için özel olarak tasarlanan “dardağanlı başlık” ile betimlenen Hasan Ağa, uzun sakalı ve ileri yaşıyla genç bir fedai değil, tecrübeli bir komutan portresi çizmektedir. Ölümünden sonra kabri, asırlarca halk arasında ziyaretgâh olmuş ve 2019 yılında yeniden tespit edilmiştir.