Takvim, saat, rakam sistemleri ve ölçü birimlerindeki değişiklik, 1925 ve 1931'de yapılan yasal düzenlemelerle Türkiye Cumhuriyeti'nde gerçekleşti. Bu önemli değişimler, Atatürk'ün devrimlerinden biri olarak kabul edilir. Yapılan düzenlemeler, ülkede kullanılan takvim, saat, rakam sistemleri ile ağırlık ve uzunluk ölçülerinin standartlaşmasını sağlamıştır. Ayrıca, bayram ve tatil günlerinin düzenlenmesi de bu sürecin önemli bir parçasıydı.

Uluslararası takvim ve saat ne zaman kabul edildi?

26 Aralık 1925'te Meclis'te görüşülen ve kabul edilen “Günün 24 Saate Taksimine Dair Kanun”, Türkiye'nin saat sistemini temelden değiştirdi. 697 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesiyle birlikte, ülkede gün, gece yarısından başlayıp sıfırdan yirmi dörde kadar sayılan saatlerle bölünmeye başlandı. Bu yeni sistem, ulusal saat düzenlemesini İzmit'ten geçen 30. meridyeni esas alarak oluşturdu.

Öncesinde kullanılan "alaturka saat" sistemi, güneşin battığı anı 12.00 olarak kabul ederdi. Ancak farklı sistemler arasındaki uyumsuzluklar ulusal birliği sağlamakta eksik kalıyordu. Modern saatin kabulüyle birlikte, halkın alışkanlıklarının değişmesi zaman aldı. Valiliklerin muvakkithanelerdeki ezani saatleri kaldırması ve resmi dairelerde yeni sisteme uyum sağlanmasıyla birlikte, alafranga saat kullanımı yaygınlaştı ve uyum sorunları azalmaya başladı.

26 Aralık 1925'te çıkarılan 698 sayılı Kanun ile Türkiye Cumhuriyeti resmi devlet takvimi olarak miladi takvimi benimsedi. Ülkede, 1 Ocak 1926'dan itibaren miladi takvim kullanılmaya başlandı.

Osmanlı Devleti'nde Tanzimat dönemine kadar hicri takvim kullanılırken, Tanzimat'tan sonra hem hicri hem de Rumi takvimler bir arada kullanılmıştı. Cumhuriyet döneminde miladi takvime geçilmesinin ardından, son yapılan değişiklik 1945 yılında gerçekleşti. 4696 sayılı Kanun ile "teşrinievvel, teşrinisani, kânunuevvel, kânunusani" isimleri; "ekim, kasım, aralık, ocak" olarak değiştirildi. Bu değişiklikle birlikte takvimin dilindeki dönüşüm tamamlandı.

Kaynak: Haber Merkezi