İsrail'in kuruluşundan önce, Filistin toprakları üzerindeki hak iddiaları dini ve tarihi bir temele dayanıyordu. İsrail'in varlığını ilan etmesinin ardından ise bu toprak talepleri, özellikle dini inançlar ve ideolojik söylemlerle şekillendi. Arz-ı Mevud (vadedilmiş topraklar) kavramı, İsrail'in kurulmasından itibaren sıkça gündeme gelen, kutsal kitaplarda yer alan ve Tanrı tarafından Yahudilere vaat edilen topraklar anlamına gelir. Ancak bu kavramın coğrafi sınırları zaman içinde farklı yorumlara tabi tutulmuş ve günümüzde de hala tartışılan bir konu olmuştur.

Arz-ı Mevud Nereleri Kapsar?

Arz-ı Mevud'un tam olarak nereleri kapsadığına dair net bir görüş birliği bulunmamaktadır. Yahudi kutsal kitapları, özellikle Tevrat, bu toprakların sınırlarıyla ilgili farklı yorumlara açıktır. Ancak en geniş kapsamlı yorumlara göre Arz-ı Mevud, şu bölgeleri içeriyor:

  • Güneyde, Sina Çölü’nün tamamı ve Mısır’ın kuzey kısmı.
  • Doğuda, Ürdün ve Suudi Arabistan’ın büyük bir kısmı, Kuveyt, Fırat’ın güneyi ile Irak’ın bir kısmı.
  • Kuzeyde, Lübnan ve Suriye’nin tamamı, Türkiye’nin büyük bir kısmı (özellikle Van Gölü’ne kadar) ve batıda Kıbrıs.

Bu sınırlar, Yahudi din adamlarının Tevrat yorumları doğrultusunda şekillenen, dini ve ideolojik temele dayanan bir bölge tanımıdır. Bu yorumlar, İsrail'deki aşırı sağcı grupların ve özellikle Kahanist hareketin etkisiyle daha fazla savunulmaya başlanmıştır.

Arz-ı Mevud'un Siyasi ve Dini Yansımaları

İsrail’de özellikle aşırı sağcı ve ultra-Ortodoks Yahudi gruplar, Arz-ı Mevud anlayışını güçlü bir şekilde savunuyorlar. 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan sonra, bu düşünce daha da yayılmaya başlamış ve İsrail devleti içerisindeki etkili kesimler, bu toprakların fethedilmesi gerektiğini ideolojik bir amaç olarak benimsemişlerdir. İsrail’in kurucularından birçok seküler figür ve lider, bu toprakların Tanrı tarafından vaat edildiğini savunsa da, İsrail’in bölgesel stratejileri genellikle pratik ve güvenlik temelli olmuştur.

Ancak son yıllarda, Yahudi din adamlarının Arz-ı Mevud’un geniş sınırlarını savunmaları, bu söylemi daha da güçlendirmiştir. Özellikle Meir Kahane gibi figürler, Arz-ı Mevud’u sadece bir dini inanç olarak değil, aynı zamanda ulusal bir hedef olarak görmüşlerdir. Bu gruplar, Tanrı’nın bu toprakları Yahudilere vaat ettiğine ve bu vaat doğrultusunda bir “kutsal savaş” verilmesi gerektiğine inanıyorlar.

Bununla birlikte, Arz-ı Mevud’un sınırlarının tam olarak ne olduğu konusu, tarihsel ve dini yorum farklıklarından dolayı hala açık bir şekilde tanımlanabilmiş değildir. Yahudi dini literatüründe yer alan çelişkili ifadeler ve farklı yorumlar, bu konuda kesin bir kabule varılmasını zorlaştırmaktadır.

Kaynak: Haber Merkezi