İnsan olmanın en önemli özelliği var olan beynini ilim ve bilimle birlikte en verimli şekilde, öncelikli olarak yaşadığı ülke insanı ve sonra dünya insanlığı yararına kullanması olarak gösterilse de ülkemizde bunun her zaman geçerli olmadığını üzüntü ile izleyerek şahit oluyoruz. Böyle olayların artması, bu işlere öncülük edenlerin, sade vatandaş olmayıp, siyasetle uğraşan partilerin yönetici kadrosunda görevli, devletin çeşitli kademelerinde ülkenin iç ve dış işlerinde görevde olan veya emekli olmuş, sözde bilgili aydın (ülke çıkarlarını ve halkın refahı için çalışanları tenzih ederim) zevattan olmaları durumu daha da vahim hale getiriyor. İç ve dış siyasette yapılanları beğenmeyerek eleştirmek, her demokratik ülkede olmazsa olmaz olarak görülse de! yapılan eleştirilerin, ülke insanının yaşamını hangi yönde etkilediğine ve ülkemizin çıkarlarını komşularımıza ve diğer devletlere karşı ne derece savunduğuna bakarak karar vermek, sağlıklı beyni olan ve aklını (aklını kiraya ve başkasının kullanmasına tahsis etmemiş) kullanan her irfan ve vicdan sahibi vatandaşın önceliği olmalı. Bunun böyle olması gerektiğini ülkemizde Cumhuriyet'in Kurucu Lideri Mustafa Kemal’in 25 Ağustos 1924 senesinde “Öğretmenler! Cumhuriyet sizden fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmenizi ister.” sözünde açıkça görülür. Bağımsız olmayan insanların, Türk insanına ve Türkiye’nin faydasına söylemleri olmadığı gibi, ülke kalkınmasına, savunma sanayii ve ekonominin bağımsız olması için yapılan çalışmaları baltalamak için, yabancı güç temsilcilerinin ülkeyi zor duruma düşürme planlarına gizlice otel odalarında kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerle, ülkeyi tekrar borç almaya zorlayacak ip uçlarını verdiklerine (Borç alan emir alır) işbirlikçi olmakta bir beis görmediklerine şahit oluyoruz. Mustafa Kemal Atatürk’ün ekonomi üzerine söylediği bazı sözleriyle, emperyalist güçlerle işbirliği yapanların, emperyalist dostları sayesinde iktidar olma hayali kuranların nasıl bir gaflet ve dalalet içinde olduğunu görmemize fayda sağlayacağını düşünüyorum; “Tüketici yaşamak iyi değildir. Üretici olalım. Tam bağımsızlık, ancak mali bağımsızlık ile mümkündür.  Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin bütün hayat ışıklarında bağımsızlık felç olur.” Ne yazık ki bizde üretim için yapılan her iş sekteye uğratılmakta, ülkemize yatırım yaparak ekonomimize katkıda bulunacak yabancı sermayenin gelmemesi için, yabancı sermaye (sözde siyaset yaptığını zannedenler tarafından) ürkütülmekte. Çevre ülkelerle yapılan, ülkemize deniz ve karada getirisi olacak çeşitli ekonomik antlaşmaları, bu antlaşmaları ülkemiz çıkarlarına sekte vurmaya çalışan (Sözde NATO' da müttefik olarak bulunduğumuz) ülkelerin ağzıyla konuşan dış islerimizin nadide! emekli büyükelçisini ve bu güne kadar muhterem zatın! sözlerine itirazda bulunmayan içinde yer aldığı siyasi partiyi, büyük bir üzüntü ve hayretle izlemekteyim. Umarım üretime ve ekonomiye büyük önem veren Mustafa Kemal Atatürk`ün veciz sözleri kurucusu olduğu partinin bugünkü yöneticilerine de yön gösterir. Her şeye ve iç, dış şer güçlerin engellemesine, salgının yarattığı olumsuzluklara rağmen, işveren ve işçilerimiz askeri ve sivil alanda, büyük bir özveriyle çalışarak ekonominin iyiye gidişini sağladılar. (Bu gün sıkıntı çeken halkımız, "Barışta ter dökmeyen, savaşta kan döker" sözünde olduğu gibi gelecekte ve gelecek nesillere daha müreffeh bir hayat hazırlamanın bilincinde olmalı) Mustafa Kemal Atatürk`ün söylediği; Yurdunu en çok seven görevini en iyi şekilde yapandır.” sözünü düstur edinmeli… Milli savunma sanayii çerçevesinde yapılan çalışmalar ve üretim sayesinde, ihtiyaçlarının karşılanması için dışarıya bağımlı olan milli savunmamızın yüzde 76 yerli üretimden karşılanmaya başlanarak, ihtiyaçlar karşılamak için dışarıya yapılan ödemelerin miktarı azalmış bulunmakta, böylece içeride kalan bu para da ülkede yatırıma dönmekte. 21 Eylül 26 Eylül arasında genç araştırmacıların katılımi ile gerçekleşmekte olan Teknofest,  Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali. Gelecek nesillerin, ülkemiz adına buluşlar yapmaya, gelecekte dünya üzerinde, söz dinleyen bağımlı bir ülke olmak yerine, gelişmiş teknolojisi, bilgili, kültürlü irfanı ve vicdani olan nesillerin yaşadığı, bağımsız bir Türkiye olmaya devam edeceğinden hiç şüphem yok. Salgın döneminin bu zor günlerinde, kerameti kendinden menkul kişilerin **mekli, maklı, muşlu, mişli**, gibi eklerle biten kelimelerin yer aldığı cümleleri sarf edenlerin (cahil cesareti olan) değil, haddini bilen, bedava olan beynini, itinayla, sabırla, müspet bilgiyle doldurarak aklıyla hareket eden, haddini bilen insanların dediklerine inanın, lakin söylenenleri araştırmaktan da vazgeçmeyin. Vaz geçmeyin; birileri bir şeyler söylüyorlar ve yazıyorlar, sözün bitiminde ya da altına toplum tarafından genel kabul görmüş, din böyle der, peygamber böyle demiş! veya Mustafa Kemal Atatürk böyle demiş diyerek istismar ediyorlar, unutmayın! Evinizi, işyerinizi kiraya vermenizde bir beis yoktur, lakin siz, siz olun **aklınızı birinin kullanması** için kiraya vermeyin.