Günümüzün en önemli küresel sorununu söyleyin desem, hemen hemen herkes kovid-19 salgını der. Bundan sonraki sorunlar nedir diye sorsam artan işsizlik, ekonomik kriz ve enflasyon diye yanıt verirler. Kovid-19 salgınından önce gündeme yukarıdakilerle birlikte savaşlar, küresel iklim değişikliği de giriyordu. Ancak şu anda hükümetler daha çok salgını geriletmeye odaklanmış durumdalar. İklim krizi yoksulları vuruyor… Ancak salgın sonrası karşımıza çıkacak olan en büyük sorun yine iklim değişikliği olacak. Aslında iklim değişikliği artık bir tık ileriye gitti ve ben buna” iklim krizi” diyorum. Kriz (buhran, bunalım), bir örgütün üst düzey hedeflerini ve işleyiş biçimini tehdit eden veya hayatını tehlikeye sokan, acil karar verilmesi gereken, uyum ve önleme sistemlerini yetersiz hale getiren gerilim durumu olarak tanımlanıyor. Burada örgütü dünya olarak ele aldığımızda dünyanın şu andaki durumu tam da bu tanıma uyuyor. Kovid-19 salgını ve gıda yetersizliği krizi daha da derinleştirmiş durumda. Yukarıda da değindiğim gibi dünya son bir buçuk yılda salgını geriletmeye ve gıdada tedarik zincirlerini devam ettirmeye odaklandı. Bu durum iklim krizine inanamayan ülkeler, Trump gibi liderler ve çokuluslu şirketlerin işine yaradı. Kim suçlu? Geçmişten beri iklim krizine gelişmemiş ülkeler neden olmazken, sıkıntıyı daha çok bu ülkelerdeki dar gelirliler çekiyorlar. İklim değiştikçe, tabiat intikamını alıyor ve bundan en çok, gelişmemiş ülkelerdeki dar gelirliler etkileniyorlar. Bu onlara açlık, yıkım ve ölüm olarak dönüyor. Halbuki bu durum birçok gelişmiş ülkenin umurunda bile değil. Küresel ısınma ve iklim değişikliği bugün sadece AB’nin umurundaymış gibi görünüyor. Toprak biterken… Ağırlıklı olarak gelişmiş ülkeler ve bağlantılı çokuluslu şirketler tarafından çevreye verilen zararlar, toprak verimliliğini yüzde 23 azaltıyor. Sanayi ürünü kimyasal kirleticiler nedeniyle, polen taşıyıcılarındaki oluşan azalma yıllık 577 milyar dolar değerindeki tarım ürünü ekimini riske atıyor. Bu da en az yarısı açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayan milyarlarca insanın daha çok yoksullaşmasının yanı sıra sel baskınları dolu yağışları ve fırtınalar ile çevrenin daha fazla zarar görmesine neden oluyor. Bu paylaşım hırsı dünyayı altıncı ancak insan eliyle ilk büyük yok oluşa doğru sürüklüyor. İklim krizinde tarım sistemleri de etkili… Dünyadaki tarımsal yapı, 1970’lerin sonuna doğru kapitalist ülkelerin ve çokuluslu şirketlerin uygulamaya koydukları politikalarla yeniden şekillendirilmeye başlandı. İkinci Dünya (ikinci paylaşım) savaşı sonu ile 1980 yılları arasında ülkeler tarımı korumacı ve destekleyici politikalar uyguluyorlardı. Bu dönemde Türkiye dahil gelişmekte olan ekonomiler kısıtlı da olsa bağımsız tarım politikaları geliştirme şansını yakalamışlardı. 1980’lerden itibaren çokuluslu şirketler gıdaya hakim olmak için, IMF/Dünya Bankası/Dünya Ticaret Örgütü eliyle ve kredi musluklarını açarak korumacı ve destekleyici tarım politikalarını terk etmeleri için ülkelere baskı yapmaya başladılar. 1994 yılında Uruguay’da yapılan “Uruguay Round” görüşmeleri bu yapının tamamen ortadan kalkmasına neden oldu. Örneğin Türkiye’de 1999 yılından başlayarak 2000’de devam eden ve IMF’ye verilen iyi niyet mektupları ile doğrudan gelir desteği geldi, bunun sonucunda köylü üretimden koptu. Çünkü bu destekleme “tarlada isterse ürün olmasın destekleme alacaksın” şeklindeydi. Bu durum özellikle büyük toprak sahiplerine yaradı. O zamandan bugüne gelen süreçte, küçük çiftçiler artan maliyetler karşısında tarlalarını ekmeyerek kırsalı boşalttılar. Ülkede üretilmeyen ya da gereksinimden daha az üretilen gıdanın ithal edilmesi artık kaçınılmazdı. Bu da çok uluslu şirketlerin gıdayı ele geçirerek insanları denetim altında tutabilmesi planına “cuk” diye oturdu. Tarımsal üretimde bu politikalar uygulanırken diğer yandan yine gelişmiş ekonomilerin neden olduğu iklim değişikliği ile endüstriyel tarım birbirlerini tetiklemeye başladılar. Günümüzde vahşi tarım iklim değişikliğine daha çok katkı sunarken, bu daha vahşi tarıma sebebiyet veriyor ve bu döngü böyle devam edip gidiyor. Velhasıl iklim krizi dünyayı mahvetmeye devam ediyor.