Epilepsiye dair yanlış algılar ve toplumsal önyargılar, hastalığın erken teşhis ve tedavi süreçlerini olumsuz etkiliyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Öztura, epilepsinin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu vurgulayarak gençlerin bu hastalığı kabullenmemesinin hayati riskler doğurabileceğini belirtti.
Türk Nöroloji Derneği Başkan Yardımcısı olan ve epilepsi ile uyku bozuklukları üzerine çalışan Prof. Dr. İbrahim Öztura, bir sağlık kongresi için bulunduğu Antalya’da yaptığı açıklamalarda epilepsi tedavisinde karşılaşılan en büyük sorunlardan birinin, toplumda bu hastalığa dair yaygın ön yargılar olduğunu söyledi. Öztura, bu durumun hastaların ve ailelerinin hekime ulaşmasını zorlaştırdığını ve tedavinin gecikmesine yol açtığını ifade etti.
Epilepsi Tedavi Edilebilir Bir Hastalık
Epilepsinin her yaş grubunda görülebilen, ancak çocukluk ve yaşlılık dönemlerinde daha sık rastlanan bir hastalık olduğunu söyleyen Öztura, tedavi edilebilirlik oranının yüksek olduğunu vurguladı.
“Nöbet önleyici ilaçlarla hastaların yarısını tek ilaçla tedavi edebiliyoruz. İkinci ve üçüncü ilaçlarla bu oranı yüzde 75’e çıkarabiliyoruz. Ancak yüzde 20-30 civarında tedaviye dirençli epilepsi hastalarımız da var” diyen Öztura, özellikle dirençli vakaların cerrahi yöntemlerle başarılı bir şekilde tedavi edilebildiğini kaydetti.
Öztura, “Epilepsi, toplumda bulaşıcı bir hastalık olarak algılanıyor. Oysa genetik yatkınlık oranı yüzde 10’un altında ve tedavi edildiğinde hastalar, diğer bireylerden hiçbir farkı olmadan yaşamlarını sürdürebilir” dedi.
Gençler Kabullenmekte Zorlanıyor
Epilepsinin toplumda “damgalanmış” bir hastalık gibi algılandığını belirten Öztura, özellikle gençlerin ve ailelerinin ilk nöbet sonrası bu hastalığı kabullenmekte zorlandığını ifade etti.
“İlk nöbet sonrası hastalar genellikle bu durumu sınav stresi, uykusuzluk ya da fazla kafein tüketimine bağlayarak tedaviyi reddediyor. Ancak bu durum, ileride daha ağır ve ölümcül olabilecek nöbetlerin yolunu açıyor” diyen Öztura, ailelerin de bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Epilepsi nöbetlerinin 40’tan fazla farklı türü olduğunu belirten Öztura, bu nöbetlerin bazen hastanın yere düşmesi, bilinç kaybı, dilini ısırması gibi belirtilerle, bazen de daha hafif bir şekilde kendini gösterebileceğini anlattı.
Düzensiz Uyku ve Stres, Nöbetleri Tetikliyor
Epilepsiyi tetikleyen faktörler arasında düzensiz uyku ve yoğun stresin başı çektiğini ifade eden Öztura, özellikle gençlerin uyku düzenine dikkat etmesi gerektiğini vurguladı.
“Gece uykusuzluk, epileptik nöbetlerin ortaya çıkmasında önemli bir etken. Düzenli uyku, hem nöbet riskini azaltır hem de tedavi sürecini destekler” dedi. Ayrıca, nöbet esnasında hastanın yalnız olması durumunda ölüm riskinin arttığını belirten Öztura, “Epileptik nöbet sırasında bilinç kapanır. Hastanın bu süreçte kendine gelebilmesi için yanında birinin olması çok önemlidir. Aksi takdirde nefes alma güçlüğü ve boğulma gibi durumlar meydana gelebilir” şeklinde konuştu.
Epilepsi Hastaları Damgalanmamalı
Toplumsal önyargılar nedeniyle epilepsi hastalarının iş hayatında, eğitimde ve sosyal yaşamda sıkıntılar yaşadığını söyleyen Öztura, “Epilepsi, bulaşıcı bir hastalık değildir. Tedavi edildiğinde hastalar, normal bireyler gibi çalışabilir, üretebilir ve topluma katkı sağlayabilir” diyerek hastalığa dair farkındalığın artırılması gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Öztura, epilepsi ile ilgili doğru bilgi ve bilinç düzeyinin artırılmasının, hastaların hekime daha erken ulaşmasını sağlayacağını ve tedavi süreçlerini hızlandıracağını söyledi.