Kompozisyon yarışması ilanı Konu: Mehmet Akif Ersoy Neyi Anlatıyor? Yarışma ilanını gördükten sonra, edebiyat hocam Refiye Durmuş’un yanına gittim. ‘Hocam katılsam mı?’ diye sordum. ‘Herhalde durduğun hata, git yazmaya başla’ dedi. Nasıl heyecanlıyım. Kafamda kuruyorum. Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşımızı yazdığı yıl sokaklarda gazete dağıtan bir çocuğu hayal ederek, onun gözünden yazmaya başladım. Yazıyorum, düzeltiyorum. Kurgu hazır. O çocuğun gözünden okuma yazma bilmeden dağıttığı gazeteleri, manşette yer alan haberi ‘Yazıyoooor, yazıyooor’ nidalarıyla meydanlarda dolaşmasını kaleme almıştım. Çocuğun ailesine, gazete dağıtma karşılığı aldığı harçlıkla evine ekmek almasını, babasının şehit oluşunu… Sonra klasik giriş, gelişme ve sonuç ile kompozisyonu Refiye hocama götürdüm. İmla hatalarını kontrol etti. ‘Kalemine sağlık’ dedi ve düzeltme yapmadan yarışmaya yolladı. Sonucu bekliyorum. Her gün hocamın başını ağrıtıyorum. ‘Acaba dereceye girer mi? Ben kendimi vererek yazdım. Nasıl olacak?’ sorularıma bıkmadan cevap veren Refiye hocam sonuç ne olursa olsun, yazabildiğimi gördüğümüzü söyledi. Ben o açıdan bakmaya başladığımda ‘fark etmenin’ güzelliğini keşfettim. Büyük gün geldi. Sonuç açıklanmıştı. Hocam yanına çağırdı. ‘İkinci olmuşsun’ dedi. Sımsıkı sarıldık. Evet, ben dereceye girer miyim derken 2. olmuştum. Nasıl bir mutluluktu. Kelimeler tarifsiz. Okulda kullanmak yasak olan telefon sebebi ile akşam olup eve gidip ailemle sevincimi paylaşmak için can atıyordum. Ödül Töreni 12 Mart’ta İstiklal Marşımızın kabul edildiği gün gerçekleşti. Ödülüm 1 kitaptı. Kalınca bir roman. Paketi açtım. Ayşe Kulin ‘Füreya’ isimli romanı. Hemen okumaya başladım. Cumhuriyet Devrinin ilk kadın seramik sanatçısı olan Füreya'nın hayatını kaleme alınmış. Füreya 2 kez evlilik geçiren, çocuğunu kaybeden ama hayata sımsıkı bağlanan güçlü bir kadın. Pes etmeden yoluna devam ediyor. Verem teşhisi konduğu sırada teyzesi sayesinde seramik ile tanışıyor. İlgili kitapları okuyor. Teknik yönlerini bulmak için bir hoca buluyor fakat Füreya okuduğu kitaplar yüzünden hocasından çok daha bilgili hale geliyor. Bu sırada Füreya’nın tedavisi sürmekte Fransa’da yeni bulunan Streptomisin isimli ilaçla tedavi oluyor, hem de ticari seramikler yapan bir atölyede çalışıyor. Çamurla yaptığı panoların üstüne doğduğu büyüdüğü toprakların labirentlerinden gelen birikimi yansıtıyor, bir Fransız eleştirmeninin olumlu görüşleri ile Fransa’da eserlerini sergiliyor. Sergide sürekli flaşlar patlıyor gazeteciler ona soru soruyor. Ertesi gün gazetelerde çok iyi eleştiriler aldığı gözüküyor. Bir akşamüstü, bir saatin içinde ünlü olan Füreya hastalığının devam etmesine rağmen aşığı olduğu seramik sanatına devam ediyor, bir sergide İstanbul’da açıyor. Bu sergi de çok görkemli bir şekilde oluyor. Pes etmeyen güçlü bir kadının hikayesi. Böyle başlıyor. Yazma isteğim. Sonrasında tesadüf olarak gelen kitabın konusu da bana ‘vazgeçmemeyi’ öğrenmede iyi bir yol haritası oluyor. Teşekkürler Refiye hocam, Teşekkürler Ayşe Kulin. Bazen bir hoca, bazen bir roman bazen ise bir kalem değiştiriyor dünyanızı. Şanslı olmak değil kendi şansınızı yaratmak için pes etmeyin.