Habib-i Neccar’ın hayatı, sırlarla dolu bir hikaye. Kimilerine göre bir müminin cesaretinin simgesi, kimilerine göreyse bir halk kahramanı. Fakat, en büyük merak konusu ise hangi peygamberin çağdaşı olduğu ve nasıl bir dönemde yaşadığı. Peki, Habib-i Neccar kimdir, hangi peygamber zamanında yaşadı?
Habib-i Neccar kimdir?
Habîb-i Neccâr, İslâmî kaynaklarda, Kur'ân-ı Kerîm’de Yâsîn sûresinde adı geçen ve şehir halkını Hakk’a davet eden elçilere destek veren kişidir. Kur’ân-ı Kerîm’de kendisinden detaylı bir şekilde bahsedilen bu şahsın, Antakya şehrine gönderilen elçilere iman eden ve onları savunarak halktan gelen zulme karşı duran bir mümin olduğu anlatılmaktadır. Habîb-i Neccâr’ın hayatı ve kimliği ile ilgili olarak farklı kaynaklarda çeşitli rivayetler bulunmaktadır.
Habîb-i Neccâr’ın Yaşamı ve Karakteri
Kur'ân-ı Kerîm'in Yâsîn sûresinde, Antakya halkının elçilere karşı çıkmasına rağmen, bu elçilere inanan ve onları destekleyen bir kişi olarak Habîb-i Neccâr’ın adı geçmektedir. Müfessirlere göre, Habîb, Antakya'da yaşayan bir zanaatkar, özellikle de bir dülger (inşaat işçisi) veya başka bir zanaat erbabıdır. Günlük kazancının yarısını ailesine ayırıp geri kalanını hayır işlerine harcayan biri olarak tanınır. Aynı zamanda cüzzam hastalığına yakalanmış ve bu nedenle şehirden uzak bir bölgede yaşamaktadır. Ancak buna rağmen imanını açıkladıktan sonra halkı da iman etmeye davet etmiştir.
Habîb-i Neccâr, şehir halkının zulmüne uğramış, taşlanarak veya başka bir şekilde öldürülmüştür. İmanını ifade ettikten sonra, halk tarafından linç edilen Habîb-i Neccâr’ın başı kesilmiş ve kesik başı elinde taşınarak dolaştığı rivayet edilmiştir. Kur’ân’da, onun bu iman dolu ölümü ve cennete girmesi, çok büyük bir övgü ile anlatılır.
Peygamber Zamanı
Kur'ân-ı Kerîm’de adı geçen elçilerin zamanında yaşamış olan Habîb-i Neccâr’ın, elçilerin gönderildiği peygamberin kimliği net bir şekilde belirtilmemiştir. Ancak bazı müfessirler, bu elçilerin zamanında Hz. Îsâ’ya (a.s) bağlı elçiler olduklarını ve Antakya'ya gönderildiklerini belirtmişlerdir. Bu bağlamda, Habîb-i Neccâr’ın da Hz. Îsâ’nın (a.s) döneminde yaşadığı öne sürülmektedir. Bununla birlikte, tarihsel kaynaklarda Hz. Îsâ’nın Antakya'ya elçiler göndermiş olabileceğine dair bir bilgi bulunmamaktadır. Hristiyan kaynaklarında ise, Antakya'ya daha sonra Pavlus ve Barnaba'nın geldiği ve burada Hristiyanlığı yaymaya başladıkları kaydedilmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm’deki Yeri ve İmanı
Yâsîn sûresinde, Habîb-i Neccâr’ın elçilere destek olan tutumu ve imanını açıklaması anlatılmaktadır. Şehir halkı, Allah’ın elçilerini reddederek onlara zulmetmeye çalışmışlardır. Ancak, şehir halkından uzak bir yerden gelen bu kişi (Habîb-i Neccâr), elçilere inanmış ve onları savunmuştur. Halk onu taşlamış ve öldürmüştür, ancak onun iman etmesi, cennete girmesine vesile olmuştur. Kur’ân’da bu olay, şehir halkının âkıbeti üzerinden bir ibret alınması gerektiği vurgusuyla anlatılmaktadır.
Habîb-i Neccâr’ın Sonu ve Öğretileri
Habîb-i Neccâr’ın hayatı, sabır, iman ve adanmışlıkla ilgili önemli dersler sunar. İnançları uğruna canını feda etmesi, onun yüksek bir ahlâk ve iman örneği sunduğunu gösterir. Habîb’in, halkına karşı hiçbir zaman şiddet kullanmadığı, yalnızca doğruyu ve güzeli savunduğu, İslâmî öğretilerde sıkça vurgulanan bir temadır. Onun hayatı, her zaman inançlarını savunmak için Allah’a güvenmeyi ve doğru yolda kalmayı öğütler.
Sonuç olarak, Habîb-i Neccâr, imanının ve doğru yolun savunucusu olarak, Kur’ân-ı Kerîm’de örnek gösterilen bir şahsiyet olarak kayıtlara geçmiştir. Onun yaşamı ve şehadeti, inançları uğruna her türlü zorluğa katlanmayı ve doğruyu savunmayı simgeleyen bir örnek olarak kabul edilir.