Türkiye'deki ekonomik kriz, özellikle son yıllarda yaşanan enflasyon, yüksek işsizlik oranları ve döviz kuru dalgalanmaları gibi faktörlerle derinleşmeye devam ediyor. Yüksek enflasyon, özellikle gıda ve enerji fiyatlarındaki artışlar, vatandaşların alım gücünü ciddi şekilde düşürdü. Bu durum, dar gelirli kesimlerin yaşam standardını zorlaştırarak birçok ailenin temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekmesine sebep oldu. İşsizlik ve artan enflasyon nedeniyle, geçim derdi yaşayan aileler haneye ek gelir olsun diye çocuklarının kıyafetlerini ikinci elden satmaya başladı.
Sarı site olarak bilinen 2. el satış sitesinde son 20 günde sadece İzmir’de 1549 tane ilanda çocuk ayakkabısı, montu gibi eşyalar satışa çıkarıldı. Satışa çıkarılan kıyafetlerin fıyatları 20 TL’den başlayıp 8 bin TL’ye kadar yükselebiliyor. 680 ilanla en çok satılan kategori ayakkabı olurken, sonrasında onu 283 ilanla mont takip ediyor. Ekonomik sıkıntı yaşayan aileler, genelde az giyilmiş olan bu kıyafetleri, kış mevsiminde çocuklarına giydirmek yerine çareyi satmakta buluyorlar. Çocuklarına sıfır mağazadan mont, ayakkabı almaya gücü olmayan aileler de daha ucuz olduğu için buralardan almak zorunda kalıyor.
‘Nesiller yoksullaşıyor’
Derinleşen ekonomik krizin artık sadece dar gelirlileri değil, orta gelirlileri de olumsuz etkilediğini belirten Girişimci İş Kadınları Federasyonu (GİFED) Kurucu Başkanı Huriye Serter, “Bugün geldiğimiz noktaya bakarsak aileler artık temel ihtiyaçlarını karşılamak için çocuklarının kıyafetlerini satmak zorunda kalıyorlarsa eğer bu geçim sıkıntısının artık had safhada olduğunu gösteren en çarpıcı bir örnek.
Ekonomik sıkıntı sadece dar gelirlileri değil hepimizin dayanıklılık noktasını zorluyor. Hepimizi etkiliyor. Ayrıca ekonomik zorluklar en çok kadınları ve çocukları etkiliyor. Kadın yoksulluğunu artırıyor. Kadınlar, kendi yaşamlarını, çocuklarının ya da ailelerinin sorumlu oldukları kişilerin yaşamlarını sürdürebilmek adına kendi eşyalarını ve çocuklarının kıyafetlerini satmak zorunda kalıyorlar. Bu durum kadınların zaten kırılgan olan, ekonomik durumlarını daha da kırılgan hale getiriyor, daha da arttırıyor. Yoksulluk maalesef, nesilden nesile aktarılmış oluyor. Hatta bir sonraki nesil, bir önceki nesilden daha da yoksun olmuş oluyor, daha da yoksullaşıyor” diye konuştu.
“İnsanca yaşam olmalı”
Öncelikle insanların iyi yaşayabilme imkânlarının arttırılması gerektiğini vurgulayan Serter, “Karar vericilerin öncelikle bunu sağlamaları gerekiyor. Vatandaşların iyi ve insanca yaşayabilmeleri önemli. Aldıkları ücretlerin insanca yaşamaya yetecek kadar yükseltimesi gerekiyor. Bunun yanı sıra sosyal yardım kapsamında gıda, giyim, eğitim desteklerinin yapılması lazım. Kadınların ekonomik olarak güçlenmesini sağlayacak istihdam ve girişimcilik desteklerinin, sistemlerinin oluşturulması, çok kritik bir önem taşıyor. Kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesi gerekiyor” dedi.
Serter, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çocuklarının kıyafetlerini satmak zorunda olan ailelerin çocuklarının sağlıklı bir eğitim ve gelişim düzeyine erişebilmeleri de çok zorlaşıyor. Yani böyle bir ailede zorluklarla yetişen çocuğun ileride de bu zorlukları aşabilmesi zorlaşıyor, bu çocukların sağlıklı bir eğitim ve gelişim düzeyine erişebilmelerine inanmak zor. Eğitime erişimde fırsat eşitliği derinleşirken bu çocukların ileride yoksulluktan çıkabilme ihtimali gitgide azalıyor. Böylece daha da yoksullaşmış yeni nesiller yaratıyoruz. Adil bir gelir dağılımı halkı ve öncelikle kadınları ve daha da öncelikle çocukları koruyan sosyal politikalar üretilmeli. Kadınların ekonomik olarak güçlenmesini destekleyen sistemler ivedilikle hazırlanmalı, oluşturulmalı ve bu konuda harekete geçilip uygulamaya geçmeli. İnsan onuruyla yaşam için özellikle dar gelirlilerin alım gücü arttırılmalı.”
‘Savaş zamanları gibi’
İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği Başkanı Nesibe Gençer de “Yoksulluk o kadar derinleşti ki, aileler geçinebilmek için çocuklarının giyilmiş kıyafetlerini satarak gelir elde etmeye çalışıyorlar. Vatandaşlar elinde ne var ne yok satmaya başladı. Böyle bir dönemi ancak savaş zamanlarında gördük. 23 yıllık AKP iktidarı halkımıza zulüm etmeye devam ediyor. ‘Satılık Anne Sütü’, ‘Taneyle Çocuk Bezi’, ‘Yarım Paket Margarin Yağı’ derken, kullanılmayacak çocuk eşyalarına sıra geldi” dedi.
“Toplumsal çürümenin göstergesi”
Nesibe Gençer sözlerini şöyle sürdürdü: “Açlık sınırının şimdilik 22 bin 104 lira olduğu ülkemizde emekli, asgari ücretliler sadece karnını doyurmaya kalksa aldığı maaş ona bile yetmezken çareyi, kullanılmış eşyaları, eskiden olduğu gibi ihtiyaç sahiplerine dağıtmak yerine internet üzerinden satışa çıkarıyor. Bu sadece İnternet üzerinden de olmuyor. Gelir seviyesi düşük mahallelerin pazar yerlerinde, sabahın erken saatlerinde zabıta müdahale edinceye kadar, eski kullanılmış çocuk ya da kadın eşyaları sergileri açılıyor. Bu eşyaların müşterisinin çok müşterisinin ise yoksulluğumuzun adeta aynası oluyor. Bu olay bize, oplumda var olan dayanışma geleneğinin yok olmaya, toplumsal çürümenin başladığını da gösteriyor. Toplumsal değerler ve normlar değişiyor” dedi.