İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi tarafından diplomasının iptal edilmesi ve sabah saatlerinde düzenlenen şafak operasyonuyla gözaltına alınmasına yönelik İzmir Barosu’ndan sert tepki geldi. İzmir Adliyesi önünde yapılan basın açıklamasında konuşan İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, sürecin siyasi bir darbe olduğunu vurguladı.
“Sokaklarda olacağız”
Yıllardır hukuki mücadele şeklinde yapılan mücadelenin artık alanlarda ve sokaklarda yapılması gerektiğini vurgulayan İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, İstanbul Üniversitesi’nin verdiği kararın hukuksuzluk olduğunun altını çizdi. Mücadelenin kapalı kapılar ardında tartışıldığı bir süreçle kazanılamayacağını vurgulayan Yılmaz, “İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının diplomasını geri alma kararı verdi. Bugün de sabah saat 06.00’da bir şafak operasyonuyla Ekrem İmamoğlu’nun evine yüzlerce polisle gidildi ve gözaltına alındı. Kendisi hâlen gözaltında. Bugün itibariyle yıllardır söylediğimiz adaleti bu kez sokaklara taşıyacağız. Artık sokaklardayız, artık alanlardayız. Artık bu mücadelenin sadece basın açıklamalarıyla ya da kapalı kapılar ardında tartışıldığı bir süreçle çözülemeyeceğinin çok farkındayız. Her şeyden önce şunu söyleyeyim; 19 Mayıs 1919’da hilafet ve saltanat sevicilerine, yobazlara, gericilere karşı başlatılan mücadele hâlâ devam ediyor. Söylendiği gibi, harici hainlere, ahlâksızlara, yağmacılara karşı bu savaş sürüyor. Biz hiçbir zaman bakmadan, niyaz etmeden, boyun eğmeden bu savaşı sürdüreceğiz. Sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Yurttaşın sesini kısmaya çalışan, hukuku araçsallaştıran bu iktidara karşı mücadele sokaklarda ve alanlarda devam edecek” ifadelerini kullandı.
“16 milyon yok sayıldı”
Son yaşananlarla birlikte demokrasinin rafa kaldırıldığının, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün tanınmadığını kaydeden Yılmaz, “Demokrasinin artık rafa kaldırıldığı, insan haklarının ve hukukun üstünlüğünün egemenler tarafından tanınmadığı, muhalif olan her sesin, sanatçının, yurttaşın, siyasetçinin, potansiyel bir terörist olarak görüldüğü bir düzeni yaşıyoruz. Hukukun üstünlüğünü savunanların sabaha karşı gözaltına alındığı, tutuklandığı, mahpus edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Bugün Türkiye Cumhuriyeti, demir parmaklıklarla çevrilmiş bir cezaevi hâline getirilmiştir. Bu ülkede kimsenin hukuk güvenliği, can güvenliği yoktur. Özgürlüğe dair en ufak bir umut dahi bırakmak istemeyen bir anlayış hüküm sürmektedir. Evet, Ekrem İmamoğlu’na yapılan sadece bir kişiye yapılmış bir hukuksuzluk değildir. 16 milyon insanın iradesi yok sayılmıştır. Bu, demokrasiye ve insanların seçme-seçilme hakkına darbe niteliğinde siyasi bir müdahaledir. Bunun başka bir izahı olamaz. Bugün tek adam rejiminin bize dayatmaya çalıştığı hukuksuzluk, geçmişte yaşanan baskıcı süreçlerden farksızdır. Biz, yurttaşlar ve avukatlar olarak, her zaman adaletten, insandan, kadından, çocuktan, doğadan ve özgürlükten yana sözlerimizi söylemeye, haykırmaya ve sokaklara çıkmaya devam edeceğiz. Bu ülkenin devrimcileri, solcuları, yurtseverleri olarak 1919’da başlayan mücadeleyi sürdüreceğiz” diye konuştu.

İzmir Barosu’na Özdağ tepkisi!
Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından İzmir Barosu önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında İzmir Barosu'na bağlı avukatlardan Talha Muhammet Gülmez, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın tutuklandığı dönemde baronun yeterli tepki göstermediğini belirterek açıklamanın ardından tepkide bulundu. Gülmez, “Burada benim amacım kesinlikle Ekrem İmamoğlu'na yapılan hukuksuzluğa karşı bir gölge düşürmek değildi. Benim niyetim sadece bu açıklamaya bir şer düşmekti. Çünkü bu açıklama Ümit Özdağ hukuksuz şekilde tutuklandığında yapılmadı. Bu bildiri, bakın elimde bir imza adresi var. Bu Türkiye Barolar Birliği'nin 63 baronun imzasıyla yayınladığı bir bildiri ve Ümit Özdağ'a karşı yapılan hukuksuzluğa ilişkin yapıldı. Fakat burada İzmir Barosu'nun imzası yok. Burada İzmir Barosu’nun da imzası olması gerekirdi. Nasıl Ekrem İmamoğlu'na destek çıkılıyorsa. Çünkü bugün Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının alınması yarın hukuk fakültesinde okuyan bütün avukatların devam zorunluluğu bahane edilerek diplomasının ve ruhsatnamesinin alınması anlamına da gelir. Avukatlar dayanışma için olmayla övünürler. Fakat burada dayanışma için olmayarak yalnızca kuru bir açıklama yapılmıştır. İzmir Barosu’nun bugün yaptığı açıklamaya da kesinlikle katılıyorum. Fakat bunun da ayrı düşülmemesi gerektiğini, düşünüyorum. Benim niyetim bu” dedi.