İzmir

İzmirli avukatlar Yenidoğan Çetesi için salonda

Türkiye’yi derinden sarsan “Yenidoğan çetesi” skandalının yargı sürecine başlandı. Yargılama esnasında avukatların mahkeme salonuna alınmadığını belirten Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Avukat Müjde Tozbey, “Bu dava sağlık sisteminin davası” dedi

Abone Ol

Türkiye’nin sağlık sisteminde büyük bir yara açan “Yenidoğan Çetesi” skandalı, kamuoyunu derinden etkileyen bir dava süreci olarak dikkat çekerken, soruşturma ve yargılama süreci, devletin sağlık hizmetlerini dolandırmayı alışkanlık haline getiren bir çeteyi ortaya çıkardı. Soruşturmayı yürüten Savcı Yavuz Engin’in, tüm tehditlere rağmen sürdürdüğü soruşturmada çetenin 10 bebeğin ölümünden sorumlu olduğu ve bu süreçte sağlık çalışanları ve idari personelin örgüte destek sağladığı belirtildi. Çetenin liderleri arasında doktorlar Fırat Sarı ve İlker Gönen’in bulunduğu, Sarı'nın daha önce PKK üyeliği nedeniyle hapis cezası aldığı ve serbest bırakıldıktan sonra sağlık sektörüne girdiği ortaya çıktı. Çete, 112 Acil Servis şoförlerini ve sağlık çalışanlarını da ağına dahil ederek sevk zincirini kontrol etti. 

‘Dava uygun yapılmıyor’

Dün başlayan duruşmaya Türkiye’nin dört bir yanından avukatlar da katıldı. İzmir’den de çok sayıda avukatın Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği çatısı altında katıldığı duruşmayla ilgili bilgi veren dernek genel başkanı Avukat Müjde Tozbey, yaşanan olayın Cumhuriyet tarihinin en sarsıcı davalarından biri olduğunu belirtti. Tozbey, “Yeni doğan Çetesi davası, maddi kazanç uğruna savunmasız bebeklerin hayatını hiçe sayan, birçok ailenin evlat acısı yaşamasına neden oldu. Bu çete, Türkiye’de özel sağlık sisteminin yarattığı korkunç tablonun bir sonucu olarak ortaya çıktı. Ne yazık ki, ilk duruşma, hukukun temel ilkelerine uygun bir şekilde gerçekleşmedi. Dernek olarak bu dava sürecini izleme talebimiz reddedildiği gibi, davayı takip eden meslektaşlarımız mahkeme başkanına usül uyarısı yaptıkları için salondan çıkarıldı” diye konuştu. 

‘İnancımız sarsıldı’

Yargının bağımsızlığına ve şeffaflığına olan inançlarının sarsıldığını aktaran Başkan Tozbey, “Mahkeme, usule uygun olmayan tavrıyla adaleti tesis etmek yerine, toplumu adaletsizlikle baş başa bırakmakta. Yeni doğan Çetesi’nin sanıklarından biri ise utanmadan ve pişkince mahkemeye beyaz takım elbise ile gelerek, toplum vicdanıyla alay etmektedir. Oysa ki bu dava, yalnızca bireysel bir suç değil, özel sağlık sisteminin kâr hırsıyla insan hayatını nasıl değersizleştirdiğinin de yargılanmasıdır. Türkiye’de sağlık hizmetleri kar odaklı yapılar tarafından sömürülürken, en temel hak olan yaşam hakkı tehlikeye atılmaktadır. Bizler, çocukların ve ailelerin adalet arayışını asla yalnız bırakmayacağız. İnsan hayatının sermayenin eline bırakıldığı bu düzeni sorgulamak ve değiştirmek zorundayız” ifadelerini kullandı.

‘Sorumlusu özelleştirme’

Yaşanan olayların sağlıkta özelleştirme adımlarının sonucu olduğunu belirten Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol ise çetede bulunan birkaç kişinin 11, 12 hastaneyi kontrol etmesinin sağlıktaki denetimin yetersizliğinden kaynaklandığını söyledi. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın sosyal devlet anlayışı ilke aldığını ve sosyal devlet anlayışına göre eğitim sağlık gibi zorunlu hizmetlerin ücretsiz olası gerektiğini vurgulayan Doğruyol, “Sağlık sistemi anayasanın sosyal devlet anlayışı ilkesinden uzaklaştığı için bugün bu olaya tanıklık etmek zorunda kaldık. Tüm özel hastaneleri yaşana bu olayla birlikte aynı kefeye koymak asla doğru bir tutum olmaz ancak özel hastanelerin amacı para kazanmaktır. Bu hastanelerde para kazanılırken sağlıktan da ödün verilmemesi gerekir. Vatandaşlara sağlık hizmeti adı altında yüklü miktarda ödeme yaptırılıyor. Halbuki devlet hastaneleri de en az özel hastaneler kadar donanımlı; hatta bazı devlet hastanelerinin imkanları özellerden çok daha yüksek. Dolayısıyla vatandaşlarımızın devlet hastanelerine yönelmeleri en önemli öncelik olmalı. Bu olay sonrasında 3-5 kişinin yaptığı suçu tüm hastanelere de yıkmak doğru değil. Ancak yaşanan bu olayın herkese bir ders olması ve sağlıkta özelleştirilmenin önüne geçilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu. 

Yüzyıllık cezalar

İlk duruşması dün yapılan davanın Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamesinde sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu; suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor. İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise, ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi’, ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ve 7resmi belgede sahtecilik7 suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis isteniyor. Diğer sanıklar için de benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.

{ "vars": { "gtag_id": "AW-16801464760", "config": { "AW-16801464760": { "groups": "default" } } }, "triggers": { } }