Türkiye’de sınav ücretleri, ekonomik krizin gölgesinde adeta bir yumruk gibi vatandaşın cebine iniyor. Temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan yurttaşlar, bir de kariyer ya da eğitim hedefleri için ödenmesi gereken fahiş sınav bedelleriyle karşı karşıya kalıyor. Devlet kurumlarının art arda gelen zamları, birkaç ayda binlerce lirayı bulan artışlarla sınava hazırlananları çaresiz bırakırken, bu durum fırsat eşitliği ilkesini yerle bir ediyor ve eğitimi bir lüks haline dönüştürüyor. Ülkedeki ekonomik krizin ağırlığı, temel gıda maddelerinden teknolojik ürünlere kadar her alanda hissedilirken, enflasyon ateşi sınav ücretlerini de yaktı.
2 ayda 5 kat arttı
Neredeyse tüm devlet kurumlarının sınav ücretlerine zam gelirken, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın iki ay arayla duyurduğu iki farklı sınav arasındaki ücret farkı gözlerden kaçmadı. Bakanlık, 16 Şubat’ta yaptığı sınav için girecek kişilerin Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uzaktan Eğitim ve Uygulama ve Araştırma Merkezi hesabına 700 TL yatırmasını isterken yine 20 Nisan’da yapılacak yine aynı sınav için bu kez ücreti 3 bin 415 TL’ye yükseltti. Söz konusu bedelin Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü hesabına yatırılması istenirken, memurlar yaklaşık 2 ay arayla yapılan aynı sınav için ortalama 5 katlık ücret artışına isyan etti.
‘Anlaşılabilir değil’
Yüksek sınav ücretlerini değerlendiren Tarım Orkam Sen İzmir Şube Başkanı Ali Rıza Boz, “Bu sınav 2019 yılından itibaren yapılıyor ve biz de her seferinde bu kadar fahiş bir ücret alınmasını doğru bulmadığımızı açıklıyoruz. Kamusal bir hizmet olan sınavların sembolik maliyet anlamında bir giderin olması belki anlaşılabilir ama 3 bin 500 liralara kadar çıkan rakamların bu ekonomik koşullarda yükselme sınavında kamu çalışanına dayatılması doğru değil. Bunun haksız bir şekilde alındığına inanıyoruz. Çalışanların mesleklerinde, iş yerlerinde yükselmesi bir hak. Sonuçta ilgili okuldan mezun oluyor ve çalıştığı yerde de belli bir eğitim görüyor. Eğitim sürecinde de aşamalardan geçen, belli bir eğitimden geçen okulunu bitiren personeline verilmiş bir hizmet, hak. Bu hakkı elde etmek için bunun ücrete tabi tutulması doğru değil” diye konuştu.
‘Diploma sorgulanıyor’
Sendika olarak görüşlerini de aktaran Boz şunları söyledi: “Sınavsız şekilde, herkesin okulunu bitirip eğitimini tamamladığı tarihi ve liyakatine göre kadroların oluşturulması gerek. Çünkü sınavlarda basına da yansıdığı şekliyle liyakati gözetmeyen, mülakat ve benzeri uygulamalarla yandaşın kurduğu, korunduğu veya torpillerin, üst düzeyde ilişkilerinin olduğu, parasının çok olduğu kişilerin daha çok kazandığına dair kamuoyunda bilgi ve algı var. Dolayısıyla asıl olması gereken sınavın olmaması, okulu bitiren herkesin yükselmeyi hak ettiğini düşünüyoruz. Çünkü YÖK’ün aktivite ettiği bir okuldan mezun olan herkesin diplomasının tartışılmasız bir şekilde kabul gördüğü öngörüsüyle yeniden bir sınav yapmak ve herhangi bir üniversitenin belirlediği sınav üzerinde test yapmak doğru değil. Bu zaten mevcut bir üniversiteden mezun olmuş kişinin üniversitesinin diplomasını sorgulamak aynı zamanda.”
‘Parayla değil sırayla olmalı’
Herkesin mezun olduğu, diploma aldığı tarihteki sıralamasına göre kadroların da oluştuğu sürece sınavın olmamasının daha doğru olacağını belirten Tarım Orkam Sen İzmir Şube Başkanı Ali Rıza Boz, “Maliye Bakanlığı'nın ilgili bakanlığa verdiği kadrolarda sınavsız dağıtılmak suretiyle bir dikey üst geçişi ya da yükselmenin yapılmasının daha mantıklı olduğunu düşünüyoruz. Kamuoyunun vicdanını daha tatmin edebileceği bir noktada duruyor. Şu anki sisteme göre, ekonomik imkânı olup da sınava giren ve de o süreçleri aşabilenler yükselecek. Ekonomik olarak yetersiz olanlar buradan belki de sınava giremeyecek, belki bu hakkı kaybedecek. Dolayısıyla ücrete bağlanması doğru değil. Anayasal olarak, herkesi eşit ve liyakate uygun bir yükselme, rekabet koşullarına uygun bir yükselmenin daha doğru olduğunu düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.