Protein, vitamin, mineral ve lif yönünden zengin olan baklagillerin önemi günümüzde giderek artıyor. Kırmızı et fiyatlarının artmaya devam ettiği, fastfood ve hazır gıda tüketiminin arttığı dönemde vatandaşın alım gücünün de düşmesiyle günümüzde protein ihtiyacının yeterince karşılanması bakımından, uzmanlar baklagil öneriyor. Ama Türkiye’de 1990’dan bu yana baklagil ekim alanı yüzde 56,6, üretim yüzde 33,2 azaldı. 2016 yılının Uluslararası bakliyat yılı ilan edilmesinin ardından 2016 yılı ile 2024 yılları arasında yapılan çalışmalarla bakliyat üretimi yüzde 24,5 oranında artarak toplam 1 milyon 345 bin tona çıktı. Bu artışa rağmen nohut dışında en çok üretilen baklagillerde arz açığı devam ediyor. İstatistikler yeşil mercimekte yüzde 39,8, kırmızı mercimekte yüzde 14,1, kuru fasulyede ise yüzde 8,6 oranında açık olduğunu gösteriyor. Son 10 yılda baklagil ithalatına 3 milyar 629 milyon dolar para ödendiği belirtiliyor. 30 yıl önce bakliyatın anavatanı ve ticaret merkezi olan Türkiye bugün bakliyat ithal ediyor.
‘Makas çok açık’
Baklagilde üretimin tüketimi karşılamadığını ifade eden Çiftçi Sen Genel Sekreteri Adnan Çobanoğlu, “Baklagilde üretici ve tüketici arasındaki makas da çok açık. Üreticide 23 lira olan kırmızı mercimek markette 60 liraya, 31 buçuk lira olan nohut 89 liraya, 33 lira olan kuru fasulye 98 liraya, 29 lira olan yeşil mercimek 72 liraya satılıyor. Bir zamanlar fakir sofralarında sıkça gördüğümüz kuru fasulye, nohut gibi bakliyatlar artık saf değiştirip zenginlerin sofralarına geçti. Orta ve alt gelir grubu için nohut ve kuru fasulye bile neredeyse hayal. Diğer yandan üretici ile tüketici arasındaki fiyat farkının çok açılmasının nedeni de gıdanın şirketlerin kontrolünün güçlenmesi. Birçok ürün yazın tarlada kaldığı halde markette fiyatlar uçuk rakamlardaydı. Çünkü marketler ürünü pazara sürerken raflara koyduklarında kendi kar oranlarını yükseltiyorlar. Bunu yükseltme nedeni de daha fazla kar elde etmek, daha az ürün rafa koyup gerekirse depolayıp ya da tarla da yok ediyorlar” diye konuştu.
‘Amaç farklı olunca’
Marketlerin tek istediğinin kâr oranlarının sürekli yüksek kalması olduğunun altını çizen Çobanoğlu, “Bazı ülkeler tarım şirketlerine ekstra primler veriliyor. Şirket tarımcılığına çıkartılıp orada tarımsal üretimi şirketler yapıyor. Onlar o ürünleri haliyle diğer ülkelere ihraç ediyorlar. Bu da o uluslararası ticarete aracılık yapanların karlarını yükseltiyor. Amaç halkın gıdaya erişimini sağlamak değil de sermayenin ihtiyaçlarını karşılamak olunca böyle gelişiyor. Nitekim hububatta da aynı şey oldu” sözlerine yer verdi. Temel ürünlerde marketlerde tavan fiyat uygulanmasının gerekli olduğunu belirten Çobanoğlu, “Baklagil üretimini artırmaya yönelik teşviklerin artırılmasını, üreticiye desteklerin verilmesi gerekiyor. Üreticilerin geçimini sağlayacağı bir fiyat politikası oluşturulmalıdır. Üreticilerin üretimini sürdürebilmesi için yetkililerin bu sorunları görmezden gelmemesi ve yerli üretimi destekleyici politikalar geliştirmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘İthalatçı haline geldik’
2016 yılının Bakliyat Yılı olarak ilan edildiğini aktaran Çobanoğlu şöyle konuştu: “Mercimeğin anavatanı Mezopotamya’dır. Kanada 40 yıl önce Türkiye’den mercimek tohumu götürüyor. Ama son yıllarda Türkiye, mercimeğin büyük bir çoğunluğunu Kanada’dan ithal ediyor. Buradaki problem şirketlerin ithalatının öne çıkartılmaya başlanması. Bundan dolayı ister istemez üretim azalıyor. İklim değişikliği bunu etkiliyor. İthalat rejimi de tarımsal ürün ithalatı zaman zaman gümrüksüz tarifeler de etkiliyor. Çünkü baklagiller su istiyor, sulak alanları planlamasında da bazı kıstaslar koyulunca çiftçi ekim yapamıyor. Akarsuların boruların içine hapsedilmesi olayı da azaltıyor. Çiftçi bunlardan yararlanamıyor. Çiftçi de daha az su isteyen ve para edecek ürünleri tercih etmek zorunda kaldı. Ekim alanlarının azalması da sürmeye devam edecek gibi duruyor.”
‘Kabul edilemez’
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, son 10 yılda kuru fasulye, nohut ve mercimek ithalatının yüzde 55 oranında artarak 587 bin 500 tona ulaştığını aktararak, “Baklagilde ithalatçı olmamız kabul edilemez. Son 10 yılda toplam 5 milyon 44 bin ton ithalata karşılık 3 milyar 629 milyon dolar ödeme yapıldı. Oysa bu ürünlerin üretimini artırmamız, ithalata bağımlılıktan kurtulmamız gerekiyor” dedi. Bayraktar, baklagil üretimini artırmaya yönelik teşviklerin artırılması ve yerli üretimi destekleyici politikaların geliştirilmesi gerektiğini belirterek, “Hasat dönemine yakın ithalat yapılarak piyasa dengesi bozulmamalıdır. Üreticilerimize hak ettikleri fiyat verilmelidir” şeklinde konuştu.