Çocukların sosyal medya kullanımına ilişkin dünyadaki uygulamalar incelenirken, Türkiye'ye uygun modeller geliştirmek için komisyon kuruldu. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, sosyal medya kullanımında 16 yaş sınırı için çalışmalara başladığını duyurdu. Bu yasanın çocukları sosyal medyanın olumsuzluklarından korumak için tek başına yeterli olmadığını aktaran uzmanlar, Sadece yaş sınırlamaları değil, ebeveyn desteği, eğitim, sosyal medya platformlarının denetimi ve psikolojik destek gibi çeşitli unsurların bir arada kullanılması, aynı zamanda bilinçlendirme çalışmaları yapmak ve içerik denetimlerini artırmanın da gerekli olduğunu vurguladı.
‘Zihinsel sağlığa tehdit’
Çocukların sosyal medyanın olumsuz etkilerinden korunması için getirilen yaş sınırlamalarının, tek başına yeterli bir çözüm sunmayacağını belirten Psikolog Esra Yüce, “Sosyal medya, özellikle gençler için psikolojik açıdan birçok riski beraberinde getirir. Depresyon, anksiyete, beden imajı sorunları ve siber zorbalık gibi olumsuz etkiler, çocukların zihinsel sağlığını tehdit edebilir. Yaş sınırlamaları, bu tür etkilerin önlenmesinde bir adım olabilir ancak çocukların dijital dünyayı sağlıklı bir şekilde deneyimlemelerini sağlamak için daha geniş bir yaklaşım gereklidir. Eğitimlerin, sadece teknolojik değil, aynı zamanda duygusal ve sosyal yönleri de kapsaması gereklidir. Sadece yaş sınırlamaları değil, ebeveyn desteği, eğitim, sosyal medya platformlarının denetimi ve psikolojik destek gibi çeşitli unsurların bir arada kullanılması, çocukların sağlıklı bir dijital deneyim yaşamalarını sağlayacak” diye konuştu.
‘Platformlar bilinmeli’
Ebeveynlerin çocuklarını sosyal medyanın olumsuz etkilerinden korumak için atabileceği adımları aktaran Yüce, “Çocuklarla sosyal medya kullanımı hakkında konuşarak endişelerini anlamalı ve farkındalık yaratmalılar. Çocukların hangi sosyal medya platformlarını kullandığını bilmeliler. Çocuklara güvenli internet kullanımı, kişisel bilgilerin korunması ve çevrimiçi etik hakkında eğitim verilmeli. Çocukların sosyal medya aktivitelerini izlemek için kontrol yazılımları kullanılmalı. Sorular sorup, ancak rahatsız edici olmayan bir şekilde; çevrimiçi gördüklerine ve kiminle konuştuklarını öğrenebilirler. Sosyal medya kullanım sürelerini sınırlayarak denge sağlanmalı” ifadelerini kullandı.
Sosyal medyanın uzun süreli kullanımı, çocuklar ve gençlerde çeşitli psikolojik ve sosyal zorluklara yol açabileceğini dile getiren Yüce, “Gençler, sosyal medya üzerinden sürekli olarak başkalarıyla kıyaslama yaparak düşük benlik saygısı, depresyon ve anksiyete gibi duygusal sıkıntılar yaşayabilirler. Ayrıca, idealize edilmiş yaşamlar ve görünüşler, gerçek dışı beklentilere yol açabilir. Uzun süreli ekran kullanımı, uyku düzenini bozarak yorgunluk ve dikkat eksikliğine neden olabilir. Sosyal medya ayrıca yalnızlık, izolasyon ve siber zorbalık gibi sosyal problemlere de yol açabilir. Bu etkileri azaltmak için sağlıklı dijital alışkanlıklar geliştirmek, sınırlar koymak ve açık iletişim sağlamak önemli” sözlerine yer verdi.
‘Sosyal medya kullanımı denetlenmeli’
Yaş sınırı getirilmesinin olumlu bir adım olduğunu ancak tek başına yeterli olmayacağını belirten Psikolojik Danışman Sıla Salantur, “Çocukların sosyal medyadan olumsuz etkilenmemesi için sadece bir yaş sınırı koymak değil, aynı zamanda bilinçlendirme çalışmaları yapmak ve içerik denetimlerini artırmak da gerekli. Ebeveynlerin, öğretmenlerin ve çocukların bu konuda eğitilmesi şart. Yasa, çocukların zarar görmesini azaltabilir, ancak denetim mekanizmalarının iyi işlemesi ve ailelerin de bu konuda sorumluluk alması çok önemlidir. Ebeveynler, öncelikle sosyal medya platformlarını ve çocuklarının bunları nasıl kullandığını öğrenmeli. Çocuklarla açık bir iletişim kurarak, sosyal medyanın olumlu ve olumsuz yanlarını tartışmaları gerekir. Ebeveynler ayrıca çocuklarının sosyal medya kullanımını denetlemeli, süre kısıtlamaları koymalı ve dijital dünyada güvenli davranışlar konusunda rehberlik etmeli” dedi.