28 Ocak itibariyle Santorini’de başlayan deprem hareketleri bölgeyi alarma geçirirken, hareketliliğin İzmir’i etkileme ihtimali ise tartışma yarattı. Bilim insanlarının yakından takip ettiği ve birçok spekülasyona neden olan deprem hareketliliği nedeniyle bölgede bulunan volkanın patlama ihtimali de hem Yunanistan’da hem de Türkiye’de tedirginlik yarattı. Uzmanlara göre, Santorini’de meydana gelebilecek büyük bir volkanik patlama, atmosfere yayılacak küller ve gazlarla birlikte Türkiye’yi birkaç yıl kuraklık yaşamaya mahkum edebilir. 

Batık kent ‘Santorini’

Santorini’de meydana gelebilecek volkanik bir patlamayla ortaya çıkacak küllerin Türkiye’ye ulaşmasının, atmosferik hareketlere ve rüzgarın yönüne bağlı olduğunu söyleyen Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi ve İklimbilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar, volkan patlamasının Türkiye’de deprem veya tsunami yaratmasa da, ülkeyi kuraklık tehdidi ile karşı karşıya bırakacağını söyledi. Yaşar, Santorini’de 3600 yıl önce yaşanan patlamanın o güne kadar dünyanın en büyük ikinci patlaması olarak değerlendirildiğini hatırlatarak, “Santorini yanardağı 3600 yıl önce olağanüstü şekilde patladı. Bu en büyük ikinci patlama olmuştu. En büyüğü de Pandora Yanardağı’nın patlamasıydı. Patlamadan önce dünya ticaret merkezi olan Santorini’ye Karadeniz’den gelen gemiler, Akdeniz’den gelen gemiler önce Santorini’ye uğruyordu. Santorini o zamanlar çok zengin bir adaydı. Patlama olunca bir anda adanın 3’te 1’i denize çöktü ve gelen gemiler adayı bulamadı. Bunun için buraya ‘Batık kent Atlantis’ adı verilmişti” dedi.

Doğan Yaşar-1

“Kuraklık yaşayacağız”

Günümüzde başlayan deprem hareketliliğinin hem 2011’de hem de 1950’lerde de yaşandığını vurgulayan Yaşar, “Orası volkanik bir ada, genellikle hareketlenme olur. Burada eğer volkanik bir patlama olursa tsunami olabilir ama bu da ölümcül olmaz. Japonya’daki gibi bir tsunami beklemek mantıklı değil. Örneğin geçtiğimiz aylarda Seferihisar’da ve Sisam’da tsunami oldu ama çok da yükselmedi. Ölümcül bir sonucu olmaz. Santorini ile İzmir arası 200 kilometreden fazla. Orada yaşanan deprem İzmir’de çok fazla hissedilmez. 1950’li yıllarda deprem olduğunda adada ciddi sayıda insan ölüyor. Ancak o zaman da Türkiye’de herhangi bir hasar olmadı. Bu iki olay bölgesel olarak etki edecektir” diye konuştu. Deprem ve tsunami riskinin düşük olduğunu söyleyen Yaşar, “Volkan demek müthiş bir kuraklık demektir. Volkan patladığı zaman püskürükler yaklaşık 30-40 kilometre kadar yukarı çıkar. Dünya döndüğü için de bu toz toprak yavaş yavaş dünyanın etrafını sarar. Tozlar etrafı sarınca güneşten gelen enerji azalır. Hava gittikçe soğumaya başlar. Hava soğuduğu için de müthiş bir kuraklık başlar” ifadelerini kullandı. 

“6-7 yıl yağmur yok”

Santorini’deki hareketler nedeniyle asıl yüzleşeceğimiz sorunun deprem veya tsunami değil, volkanın patlamasıyla oluşacak kuraklık olduğunu vurgulayan Yaşar, “Kuraklığın etkileri toz ve toprağın içindeki sülfür miktarına göre de değişiklik gösterecektir. Kuraklık nedeniyle gelişmiş ülkelerde yer altı suları keyfi kullanılamaz. Böyle dönemler için yer altı kaynaklarındaki sulardan ne kadarını kullanabileceklerine dair hesapları vardır. Ancak bizde, örneğin Küçük Menderes Havzası’nda yılda yaklaşık 750 milyon metreküp yağmur suyu yer altına geçer. Ama biz her sene yaklaşık 1 milyar 150 metreküp su çekiyoruz.  Sonuçta da Menderes Ovası’nda maalesef obruklar oluşmaya başladı. Bizim bu su kaynaklarımızın ne kadarını kullanacağımıza dair hesaplamalar yapmamız lazım. Gerekirse evlere bile su verilmemesi, 2 günde bir su verilmesi lazım. Ki bu, dünyada yapılan bir şeydir. Su siyasi polemik konusu olamaz. Su tek elden yönetilmeli. Devlet Su İşleri tüm su tüketimini tek elden kontrol etmelidir. Biz zaten yanlış su kullanmaktan Türkiye’nin altını boşalttık. 17 ilde obruklar oluşmaya başladı. Konya Ovası’nı Obruk Ovası yaptık. Göller Bölgesi’ni Çöller Bölgesi yaptık. Ve bugün Manisa’nın altından her gün yaklaşık olarak İzmir 200 bin metreküp, Manisa’da 300 bin metreküp su çeker ve her gün yaklaşık 500 metreküp su çekerek Manisa’nın altını kuruttuk. Peki işte böyle bir volkan patlamasında ne yapacağız? En azından 6-7 yıl yağmur yağmayacak” dedi.

“Yer altı suyu korunmalı”

1991 yılında Filipinler’de bulunan Pinatubo Yanardağı’nın patlaması nedeniyle Türkiye’de büyük bir enerji kaybı yaşandığını belirten Yaşar, “Örneğin; 1991 yılında Filipinler’de Pinatubo Yanardağı patladı. Bu patlama son 130 yılın en büyük patlamasıydı. Patladıktan sonra yaklaşık olarak hava sıcaklığı 0.5 derece düştü. Bir anda Türkiye’de bütün barajlarımız boşaldı. Hidroelektrik santrallerimiz durdu ve biz Türkiye Cumhuriyeti olarak ilk defa Bulgaristan’dan elektrik satın aldık. 1991 yılında bu yanardağın patlaması nedeniyle, Amerika’da normalde restoranlarda su sürahiyle getirilirken, farkındalık yaratmak adına boş sürahilerin üzerine, ‘Lütfen suyu garsondan isteyin’ yazdılar. Suyun idareli kullanılması için bu uygulama yapılmaya başlandı. Kanada 2 yıl boyunca balıkçılık faaliyetlerini yasakladı. Türkiye’de ise 500 bin tane su kuyusu açıldı ve bu kuyuların 100 bin tanesi kaçak. Diğer ülkelerde kaçak kuyuları açanlar tutuklanır. Biz ise kuyulardaki suyu kurutmaya devam ediyoruz” diye konuştu.

Kaynak: Dilek Çakır Durak