Türkiye 2020 yılından 2025 yılına kadar geçen 5 yıllık süreçte, her kalemde olduğu gibi gıda enflasyonunda da oldukça büyük krizler yaşadı. 2020 yılında yıllık gıda enflasyonu yaklaşık yüzde 20 seviyelerinde seyrediyordu. Ancak pandeminin etkileriyle birlikte tedarik zincirlerindeki aksaklıklar, üretim maliyetlerinin artması ve küresel fiyatlardaki yükseliş, Türkiye’de gıda fiyatlarını yukarı çekmeye başladı. 2021 ve 2022 yıllarında bu oran sırasıyla yüzde 30'ların ve yüzde 70'lerin üzerine çıktı. 2023’te ise gıda enflasyonu yüzde 77,87 gibi oldukça yüksek bir seviyeye ulaştı. Beş yıllık artışta ise temel gıda ürünlerinin fiyatları 7 ila 10 kat arasında arttı. Maliyetlerin yükselmesi, döviz kurundaki dalgalanmalar, iklim değişikliğine bağlı tarımsal verim kayıpları ve piyasa denetimindeki eksiklikler bu hızlı artışı körükledi.
Aynı sepete 10 kat artış
2020 yılından günümüze, market sepetleri giderek boşaldı. 2020 yılında kilogramı 8 lira 40 kuruş olan domates bugün 26 liraya satılıyor. Aynı şekilde patatesin kilogram fiyatı 3 lira 75 kuruştan 28 lira 95 kuruşa, kıymanın kilogram fiyatı ise 65 liradan 580 liraya yükseldi. Sütün litresi 6 lira 88 kuruştan 36 liraya, peynirin kilosu 53 liradan 299 liraya, zeytinyağının litresi ise 30 liradan 300 liraya çıktı. Aynı ürünlerden oluşan bir alışveriş sepetinin 2020’deki toplam maliyeti yaklaşık 200 lira civarındayken, bugün aynı sepet için 2 bin liraya yakın ödeme yapılması gerekiyor. Bir asgari ücretli temel gıda ihtiyacı için maaşının yüzde 10’unu ayırması gerekirken emeklinin ise maaşının yüzde 15’ini buna ayırması gerek.
“Maaşımızın 5 katı”
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Emekli Sendikası Ege Bölge Temsilcisi Sabahattin Yeşiltepe, emeklilerin de asgari ücretle çalışanların da artık kuru ekmeğe muhtaç olduklarını söyledi. Aradan geçen yıllar içerisinde ekonominin giderek kötüleştiğini ve bunun yanı sıra vatandaşın cebinde yaşam için temel masraflarını karşılayacak ücretin kalmadığını vurgulayan Yeşiltepe, “Emekliler olarak biz tamamen yok olduğumuzu anladık. 10 yıl önce pazara gidebiliyorduk, kendimize göre bir şeyler alabiliyor ve bu aldıklarımızı çocuklarımızla paylaşabiliyorduk. Şimdi ezik, çürük olduğu için ayrılan ürünleri bile alamaz hale geldik. Yani çürük bile lüks oldu. Bugün geldiğimiz noktada artık pazarlara giremiyoruz, marketlerin tarihi geçtiği için çöpe attığı ürünleri yanlarına atan tarihi geçmiş ürünleri alabiliyoruz, pazardan herhangi bir şey almak mümkün olmadığı gibi, pazardan arta kalan çürük meyve ve sebzelere muhtaç kaldık. Market veya pazar alışverişinin maaşımıza oranına baktığımızda belki maaşın yüzde 15’i olarak gözüküyor olabilir ancak bu oranın gerçek hayata yansıması yüzde 500-600 katı. 14 bin TL emekli maaşı alan bir kişi 14 bin TL’lik kiralık ev bulamazken, karnını doyuracak parayı nereden bulsun” dedi.
“Mezara paramız yetmiyor”
Hayat pahalılığının yıllar içinde katlanarak arttığını kaydeden DİSK Emeli Sen İzmir Şube Başkanı Sebahattin Yeşiltepe, “Biz bu hayat pahalılığı nedeniyle sokaklara çıktığımızda maaşlara inadına kısıtlamalar geldi. 1999 yılında maaş oranları yüzde 74 civarındaydı şimdi yüzde 29’a kadar düştü. Bu aradaki farkla genelleme yaptıkları enflasyon arasındaki fark uçurum bile değil. Artık bizim kandırılmaya gücümüz kalmadı. Bırakın gıda alabilmeyi, öldüğümüzde mezar yerine verecek paramız olmadığı için kimsesizler mezarlıklarına gömüleceğiz. O kadar kötü bir durumdayız ki; bugün artık simit ve çay hesabı bile yapamıyoruz. O noktayı bile çoktan geçtik. Önce yüzümüzdeki gülücükler çalındı, sonra fikirlerimiz çalındı, ekonomimiz çalındı ve artık karnımız aç, ölümü bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
"Yaşananlar TÜİK verilerinden daha vahim"
Vatandaşın yaşadıklarının TÜİK rakamlarından çok daha vahim olduğunu vurgulayan İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği Başkanı Nesibe Gençer, "Mutfağı yansıtmayan, yaşadığımız hayattan tamamen kopuk, Türkiye İstatistik Kurumu, enflasyonu olduğunun çok altında çıkarttığı için enflasyon farkı da düşük oluyor. TÜİK rakamlarla oynayarak bize farklı bir dünya çizmeye çalışıyor. Ne yazık ki gerçekler hiç de öyle değil. Bugün memleketi pahalılıktan ve işsizlikten kurtarmak, en ivedi, en kaçınılmaz hayati bir seferberlik söz konusudur. Emekli maaşı, asgari ücretle doymak, insanca yaşamak olanaksız.
Uygulanan halk düşmanı politikalarıyla işçimizi, emeklilerimizi halkımızı işsizlik, pahalılık ve yoksulluk cehenneminde inim inim inletmektedirler. Bir de açıkladıkları resmi rakamlarla gerçeklikten uzak bilgilerle halkımızı kandırmaktadırlar. Halkımız bu parababaları düzeninin uyguladığı baskı ve sömürü düzenine tepkisini örgütlü bir şekilde göstermelidir" diye konuştu.