Türkiye’de bireysel borç yükü alarm veriyor. Cüzdanlar boşaldı, borçlar tavan yaptı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerine göre, 11 Nisan 2025 itibarıyla tüketici kredileri ve kredi kartı borçlarının toplamı 4 trilyon 212 milyar 233 milyon liraya ulaştı. Bu tutar, hem bireysel kredi borçlarını hem de kredi kartı harcamalarını kapsıyor. Ancak asıl dikkat çeken, borcunu ödeyemeyenlerin hızla artması oldu. Takibe alınan bireysel kredi ve kredi kartı borçları 153 milyar 743 milyon liraya yükselirken, takipteki borçlardaki yıllık artış yüzde 173’e ulaştı. 2023 sonunda 44,8 milyar lira olan takipteki borç miktarı, 2024 sonunda 110,8 milyar liraya fırladı. BDDK’nın haftalık bültenine göre, yılın 16. haftasında takibe alınan bireysel kredi kartlarındaki tutar 79 milyar 84 milyona dayandı. Geçen yılın aynı haftasında bu tutar, 23 milyar 575 milyon liraydı. Son bir yılda takipteki kredi kartı borcu yüzde 235 arttı.
‘İcra daireleri de yoğun’
Ödeme zorluğu yaşayanların sayısı da hızla arttı. BDDK verilerine göre, borçlarını ödeyemediği için yasal takibe alınan kişi sayısı 3 milyon 998 bin 602’ye çıktı. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi ise sadece 2025’in ilk iki ayında 502 bin 827 kişinin kredi kartı ve bireysel kredi borcunu ödeyemediğini duyurdu. Ödenemeyen borçlardaki artış, hane halkının üzerindeki ekonomik baskının her geçen gün ağırlaştığını gösterdi. İcra daireleri de yoğun bir dönem yaşıyor. 1 Ocak – 18 Nisan 2025 tarihleri arasında UYAP sistemi üzerinden açılan icra dosyası sayısı 3 milyon 85 bine ulaştı. Bu rakam, toplumun önemli bir kesiminin borç sarmalı içinde sıkıştığının göstergesi. Öte yandan, Merkez Bankası’nın politika faizinde yaptığı artışlar, kredi faizlerini de yukarı çekti. Ortalama ticari kredi faizleri bir ay içinde yaklaşık 10 puan artarak yüzde 60,5’e çıkarken, ihtiyaç kredisi faizleri yüzde 69,67’ye ulaştı. Bu olumsuz koşullara rağmen, vatandaşlar geçim sıkıntısı ve artan yaşam maliyetleri nedeniyle kredi kullanmaya devam ediyor. Ancak ödeme güçlüğü yaşayanların hızla çoğalması, borç krizinin daha da derinleşebileceğini gösteriyor.
‘Turpların sıkıntısı’
Türkiye'de sorunun teşhisi için geçmişe de bakılması gerektiğini belirten Ekonomist Uğur Civelek, “Yaklaşık 12-13 yıldır tüm kredi kartı borçları yapılandırılıyor. Yani sorun gizleniyor, ödeme sıkıntısı yaşayacak olanlar için de bir problem olmayacağı düşünülerek sürekli yapılandırıldı. Bir yere nas politikalarıyla bu süreç iyice uzatıldı krediler konusundaki dengesizlikler iyice büyüdü. Sonra Şimşek dönemi başladı, alışkanlıklar değişmek zorunda kaldı ve bu yıl yeniden gevşetildi. Şu anda Türkiye'de enflasyon dizginlemek istiyorsa para politikasını da maliye politikasını da enflasyonu hedef seviyeye geriletilinceye kadar sıkmak zorunda. Bu da tüm kredi türlerinde sorunlu kredi hacminin kontrolsüz bir şekilde yükselişi anlamına gelir, son 15 yıldır yediğimiz turpların sıkıntı yaratması anlamındadır. Tabloya yeni yansıdı. Bunlar yastık altında gizlenmesi için sürekli yapılandırılmış borçların doğal bir sonucu ve daha gördüğümüz sorunun küçük bir parçası” dedi.
‘Konkordatolar artacak’
Türkiye'de bankacılık sisteminin sağlıklı olduğunu düşünmediğini vurgulayan Civelek, “Türkiye küresel krizden bu yana çok şey yaşadı, dünya konjonktüründe çok problemler çıktı. İç siyasette büyük dalgalanmaları gördük. Bankalar hep borçları yapılandırmaya daha çok kredi vermeye teşvik edildi. Son 10 yılda bankalar kredi vermekte isteksizlerdi ama devlet garantisiyle teşvik edilip, zorlandılar. Bu da kredi kalitesi düşürdü ama istatistiklere yansımadı. Karşılıklı sorunu olanlara gereği yapılmadı sadece yapılandırıldı. Şimdi bir dönem bitti aynı anlayışı sürdürmenin olanaksız olduğu bir sürece geldik ve artık sorunlar gün yüzü görmeye başladı. Tüm konkordato ve iflaslarda da benzer artışlar görüleceği gibi tüketici kredilerinde de artış yaşanacak. Şirketten uzun süre tüketici kredilerini yapılandırıp, uzattılar. Şirketlerde de bu tablolar var. Ben Türkiye'de kredi kalitesinin iyi olmadığını düşünüyorum” diye konuştu.
‘Yerliye bakılıyor’
Dünyadaki belirsizliklerden dolayı sermayenin risk almak istemeyeceğini belirten Ekonomist Uğur Civelek, “Sıcak para hareketleri daralacak. Bu Türkiye’nin işine gelmiyor. Dönüp dolaşıp yerli tasarrufçunun ne yapacağına bakılıyor. Yerli tasarrufçu da dövize yöneliyorsa işler iyiye gitmez. Son 1 ayda yaşanan yangını söndüremedikleri için faiz artırımına gittiler. Önce sorunlar açığa çıkacak, sonra bu fatura kimlerin yüzünden oldu diye tartışılacak, hep tepkisel gittiğimiz için böyle oluyor. Proaktif olmayı bir türlü beceremiyoruz” ifadelerini kullandı.