Emanetçiler
Ferit Reyhan Sümer
Dünyada, iki yılı geçen süredir devam eden toplamı bir kibrit kutusunu doldurmayacak virüsün sebebiyet verdiği salgın hastalık, yarattığı çeşitli olumsuzluklarla insanlar üzerinde derin izler bırakarak yaşamı sekteye uğratmaya devam ediyor.
Eğitimden, işe, sanata, spora, eğlenceye, tatilden yolculuğa, her yönde etkisini derinden hissettiğimiz salgının önlenmesi için alınan tedbirlerin (Maske, mesafe, temizlik) bazılarımız tarafından ciddiye alınmaması ve salgın başlangıcından sonra yapılan çalışmalarla önleyici tedbir olarak bulunan aşı konusunda ciddi bir karşı çıkışla uzak durulması sürenin uzamasına, olumsuzlukların hayatımızın doğal akışına dönmesini geciktirmeye devam ediyor.
Pandemi döneminde en büyük zararı eğitim alamayan öğrencilerin ve dolayısıyla ülkemizin geleceğinin görmüş olması, eğitim konusunda hepimizin daha dikkatli olmasını gerektiriyor.
2020 Şubat ayından itibaren, ilkokuldan üniversiteye kadar okullarına gidemeyen öğrencilere uzaktan eğitim verilerek, bir nebze de olsa bilgi boşluğu oluşup bir neslin kaybına sebebiyet verilmemesi için üstün bir gayret gösterilse de sosyal ilişkiden yoksun olarak yalnızlığa itilen, kapalı ortamın yarattığı psikolojik sorunlar, genç nesillerin üzerinde istenmeyen izler bırakmış bulunuyor.
2021/2022 senesi MEB verilerine göre Türkiye’de okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde tüm özel ve devlet okullarında 18 milyon 241 bin 881 öğrenci bulunuyor.
Yaklaşık 84 milyon olan ülkemiz nüfusunun, ¼ olan okul öncesi, ilk okul, orta öğrencilerden oluşması, bizlerin genç neslimizin öğrenimine, onların beden ve ruh sağlıklarına ne derece dikkat etmemiz gerektiğini, uzun bir aradan sonra okula dönüş yapanların, öğrenme arzularını yeniden en üst seviyeye çıkarmak için bizlerin de çaba sarf etmemiz gerektiğini gözler önüne seriyor.
Bu hafta semt pazarına taze sebze ve meyve almak için gitmiştim, yaşadığım bir olayın, bilhassa ebeveynlerin ne kadar dikkatli olması gerektiği konusunda bilgi vereceğini düşünüyorum.
Meyve tezgâhı arkasında okul çağında olduğunu tahmin ettiğim 11-12 yaşlarında gençle aramızdaki diyalog;
-"Okula gidiyor musun,
-Bıraktım,
-Bırakmasaydın devam etseydin, boş zamanlarında tezgâha yardım ederdin,
tahsilli olman sana çok şey kazandırır"
(Yan tarafta bulunan hanım; Evladım bey doğru söylüyor okursan, kendine, ailene, millete, insanlığa daha faydalı olursun)
-“Niye öyle diyorsun okuyanları da görüyorum teyze”
Gencin verdiği cevap Türkçemizin nadide hayret cümleleri içinde yer alan, sözün bittiği, noktanın konduğu, nefesin kesildiği, hepimizin küçük dilini yutturup susturan zurnanın zırt dediği yer oldu. Aldıklarımın parasını ödeyip ayrılırken, alışverişini bitiren hanımın "Yazık, çok yazık evladım" dediğini üzüntü içinde dinledim.
Tarifi imkânsız hüzün içinde pazardan çıkarken, pandemi süresindeki olumsuzlukları hiçe sayan maskesiz, mesafeyi umursamayan insanları görünce, virüsün tahribatından çok insanların vurdum duymazlığının, aşı karşıtlarının (Kendince haklı sebepler ileri sürerek!!!) daha büyük yıkımlara sebebiyet verdiği, kısır döngüden çıkmanın zaman alacağı düşüncesi hüznümün artmasına vesile oldu.
Yetişkin ve sorumluluk sahibi olan ülkemiz insanının üzerine düşen görev, geleceğimizi emanet edeceğimiz gençliği, en sağlıklı, en doğru bilgilerle yetiştirmek için çalışmak olmalı.
Gençliğin önemli olduğunu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk`ün su veciz sözlerine göz atmanın yararlı olduğunu düşünüyorum.
"Hayatta tam mutluluk ve esenlik ancak gelecek kuşakların şerefi, varlığı, esenliği için çalışmakta bulunabilir."
“Biz her şeyi gençliğe bırakacağız... Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir.”
"Rica ile, merhamet dilenmekle bir millet ve devletin şeref ve istiklali kurtarılmaz. Türk milleti, gelecek nesiller için bunu unutmamalıdır."
Paylaşılan sıkıntıların hafifleyeceğini unutmayalım, doğru insanlarla (Vatanı, milleti seven, maneviyat sahibi) beraberce gelecek aydınlık günleri inşa etmek için üzerimize düşen sorumluluğu almaktan kaçınmayalım.
Yorumlar