Hazırlayan: İzmir Müftülüğü Vaizesi Fatma Özmen Ergen

Ayet-i Kerime

‘‘Biz, Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Cebrâil o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.’’ (Kadir, 97/1-5)

Hadis-i Şerif

“İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir gecesini ihya edenin geçmiş günahları affedilir.” (Buhârî, Savm, 6)

Dua

“Allah’ım! Sen affedicisin, ikram sahibisin, affetmeyi seversin, beni de affet.” (Tirmizî, Deavât, 84)

Sohbet

Rahmet, mağfiret, feyz ve bereket iklimi olan bir Ramazan ayının daha sonuna yaklaştığımız şu günlerde, Yüce Allah'ın ‘‘bin aydan daha hayırlı’’ diye vasıflandırdığı kutlu bir gece olan Kadir gecesine erişmenin huzur ve mutluluğunu yaşıyoruz. Zaman ve mekânlar, kendilerinde meydana gelen büyük ve önemli olaylarla değer kazanırlar. Kadir gecesi, bu bakımdan hiçbir zamana nasip olmayan, beşer tarihinin en önemli hadisesi olan Kuran-ı Kerim'in inmeye başladığı ve Yüce Allah'ın hakkında müstakil bir sûre gönderdiği müstesna bir gecedir. 

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in isimlerinden biri de ‘Burhan’dır. O, doğruluğunda hiçbir şüphe olmayan yegâne kitaptır. O’na uyan yücelir; ondan yüz çeviren zillete düşer. Kur’an ‘Hakîm’dir. Hikmet yüklü öğütlerle doludur. Onun davetine kulak veren Rabbinin rızasını kazanır; ona sağır kesilen kendini felakete sürekler. Kur’an ‘Furkan’dır. O, hak ile batılı birbirinden ayıran son ilahi kelamdır. Ona sarılan hakikati bulur; ondan uzaklaşan yanlış yollara sapar. Kur’an ‘Zikir’dir. Onu okuyan huzura erer; onu terk eden Allah’ın rahmetinden mahrum kalır. Kur’an ‘Mübîn’dir. Onu anlayıp yaşayan dünya ve ahiret saadetine ulaşır; kendini ondan yoksun bırakan karanlıklar içinde kaybolur. 

Kur’an-ı Kerim bizden, son nefesimize kadar imanımıza sadık kalmamızı ve yalnız Allah’a kulluk etmemizi ister. Kur’an bizden, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in yüce ahlakıyla ahlaklanmamızı, onun örnekliğinde nezih bir hayat yaşamamızı ister. Kur’an bize, dünyadayken yapıp ettiklerimizden ahirette mutlaka hesaba çekileceğimizi bildirir. 

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Allah, bu Kur’an’la nice toplumları yüceltir, nicelerini alçaltır.” Bizler, Kur’an-ı Kerim’e ve onu bize öğreten Peygamberimize hakkıyla tabi olduğumuzda yüceliriz. Adaleti, sevgiyi, merhameti, hak ve hakikati dünyaya hâkim kılarız. Birlik ve beraberliğimizi, huzur ve sükûnetimizi muhafaza ederiz. Zulmün ve zalimlerin önünde en büyük engel oluruz. Mazlumları ve mağdurları sevindirmeye gayret ederiz. 
Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in buyurduğu gibi inanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir gecesini ihya edelim. Edelim ki geçmiş günahlarımız affedilsin. Bu geceyi değerli kılan Kur’an’ı özümüze, sözümüze ve hayatımıza yansıtmaya gayret edelim. Çocuklarımızı ve gençlerimizi Kur’an’ın rahmet yüklü mesajlarıyla buluşturalım. Bu gece kendimiz, ailemiz ve bütün insanlık için Rabbimize çokça dua edelim, bağışlanma dileyelim. Resûlullah (s.a.s)’in bu gecede yapmamızı tavsiye ettiği duayı dilimizden düşürmeyelim: “Sen affedicisin, cömertsin, affetmeyi seversin, beni de affet Allah’ım!” 

Fetva

Zekât kimlere farzdır? Geçerli olmasının şartları nelerdir?
Zekât ibadeti ile ilgili şartlar, zekâtın bir kimseye farz olmasının ve verilen zekâtın geçerli olmasının şartları şeklinde iki ayrı başlık altında ele alınır. 
Bir kimseye zekâtın farz olması için o kimsenin Müslüman, akıl sağlığı yerinde, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması (Kâsânî, Bedâî, 2/4-5), bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı nitelikte ‘nisap miktarı’ mala sahip olması gerekir. Artıcı nitelikte olmakla kastedilen, malın sahibine gelir, kâr, fayda temin etmesi yahut kendiliğinden çoğalma ve artma özelliğine sahip bulunmasıdır. 
Zekâtın farz olması için ayrıca nisap miktarı mal ya da servete sahip olduktan sonra üzerinden bir kamerî yılın geçmesi ve yıl sonunda da nisap miktarını koruması gerekir (Kâsânî, Bedâî’, 2/13 vd.; İbn Kudâme, el- Muğnî, 4/73-74). Yıl içerisindeki artış ve düşüşlere itibar edilmez. Zekât bu süre dolmadan önce de verilebilir (Kâsânî, Bedâî’, 2/15).
Zekâtın geçerli olmasının şartlarına gelince, öncelikle ‘niyet’ şarttır. Zekât bir ibadet olduğu için niyetsiz yerine getirilemez (Kâsânî, Bedâî’, 2/40; İbn Kudâme, el-Muğnî, 5/88). Ayrıca fakire verilmesi ve teslimi demek olan ‘temlik’ de şarttır (Kâsânî, Bedâî’, 2/39). Yemek hazırlayıp yedirmek gibi ibâha denilen yollarla fakire zekât verilmiş olmaz.

Kaynak: Bülten