Türkiye'de milyonlarca öğrenci okula aç gitmek zorunda kalıyor. Araştırmalara göre, öğrencilerin yarısı kantinden hiçbir şey satın alamazken, yalnızca üçte biri düzenli olarak beslenme çantasıyla okula gidebiliyor. Derin Yoksulluk Ağı tarafından Eylül 2024 Raporu’na göre, yoksulluk koşullarında yaşayan öğrencilerin: yüzde 47,3’ü kantinden hiç alışveriş yapamıyor. Yüzde 40,2’si haftada yalnızca bir kez kantinden alışveriş yapabiliyor. Sadece yüzde 32’sine düzenli olarak beslenme çantası hazırlanabiliyor. Raporda, öğrencilerin büyük kısmının, yiyecek alabilen arkadaşının yanında kantindeki ürünlere sadece göz gezdirip alamadan geri döndüğü vurgulanırken kantinden bir şey alabilen az sayıda öğrencinin de etrafını saran arkadaşlarının koparabildikleri birer parça ile günü geçirdiği kaydedildi. 

Necati Kalafat (2)

‘Sadece karınları şişiyor’

Ülkede büyük bir ekonomik krizin olduğunu belirten Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat, “Çok ciddi anlamda bir insan yoksulluğu yaşanıyor, derin bir yoksulluk yaşıyorlar. Bu yoksulluktan en mağdur olan kesimler de çocuklarımız. Bir yetişkin bir gün yemek yemediğinde problem olmuyor ama çocuklarda bu yoksulluğun yansımaları sosyal alanlarına ve fiziksel gelişimlerine de etki ediyor. Dolayısıyla çok ciddi bir öğrenci yoksulluğu yaşıyoruz. Okullara beslenme götüremeyen çok sayıda öğrenci var. Kantinden alışveriş yapabilenler ise parmakla sayılabilecek kadar az. En ucuz karın doyurucu bir simit bir ayranla bile öğrenci başına en az 50 liralık bir maliyet çıkıyor. O da karnını doyurmuyor. Sadece karnını şişirecek bir şey yemesi bile bir öğrenci için en az 50 lira, üç çocuklu ailede bu rakam 150 liraya çıkıyor. Karınlarını şişirsin diye aileler ayda 5 bin lirayı çocuklarına veremedikleri için okula da gönderemiyorlar” diye konuştu. 

‘Yalvarıyorlar’

Henüz 6-7 yaşında ilkokul çağındaki çocukların aç kaldıkları için arkadaşlarından simidinin, ya da tostunun yarısını istediğini aktaran Kalafat, “Çocuk karnı guruldarken, açlıktan başı dönerken tostunu bana verir misin diye arkadaşından talepte bulunuyorsa bu ülkeyi yönetenler bu çocukların karnını niye biz doyuramıyoruz diye düşünmek zorundalar. Gerçekten yoksulluktan, çantası, ceketi olmadığı için başka arkadaşımın ceketine özenen, karnı doymadığı için tostunu isteyen öğrenciler var. Kantinlere gidip yalvaran, yazdırmaya çalışan çocukları da gözlerimizle görüyoruz. Bir çikolatayı birkaç öğrenci arasında paylaşıyor, bir tostu 2-3 öğrenci beraber yediği durumlar da olabiliyor” diye konuştu. Öğrencilerin sağlıklı beslenemedikleri için derste aktif katılım sağlayamadıklarını aktaran Kalafat, “Milli Eğitim Bakanlığına çok açık bir talepte bulunduk. Eğer bu ülkede bir yoksulluk varsa bu yoksulluğu çözmenin yöntemi, okula gitmeyi mecbur tuttuğunuz çocuklara bir öğün yemek verin, çocuklarımızı aç bırakmayın dedik ama Yemeğe bütçe bulamadıklarını söylediler” ifadelerini kullandı. 

Özgür Şen-5

‘Yatakta da okulda da aç’

Artan hayat pahalılığının ve yüksek enflasyonunun devam ettiği süreçte, ailelerin alım güçleri ciddi oranda düştüğünü dile getiren Eğitim-İş İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Özgür Şen, “Birleşik Kamu İş Konfederasyonu’nun açıkladığı şubat ayı açlık sınırı 24 bin 210 TL, yoksulluk sınırı ise 75 bin 342 TL’ye yükseldi. Ülkede çalışan kesime baktığımızda yarıya yakını asgari ücret ile çalışıyor. Doğal olarak aileler geçim derdine düştü. Artık çocuklarının beslenme çantalarını dolduramaz durumdadırlar. Çocuklar yatağa aç girerken, okula aç geliyorlar. Ceplerinde yeterli miktarda para olmayan çocuklar gün içinde de yeterli beslenme imkânı bulamıyorlar” dedi.

‘Acil yemek verilmeli’

OECD verilerine göre Türkiye de 6,5 milyon çocuğun aşırı yoksulluk içinde yaşadığını vurgulayan Eğitim-İş İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Özgür Şen, “Her beş çocuktan biri yeterli beslenemiyor ve her dört çocuktan biri ise okula aç gidiyor. Çocukların hem fiziki hem de psikolojik gelişimleri için kabul edilemez bir durum ile karşı karşıyayız. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan talebimiz okullarda acil olarak 1 öğün ücretsiz yemek vermeye başlaması ve temiz suya ulaşmalarını sağlamasıdır. Çocuk yoksulluğunun önüne geçmek, onların sağlıklı gıdaya ve temiz suya ulaşması MEB’in temel görevi olmalı. İlerleyen zamanlarda yeterli protein, taze meyve sebzeye ulaşamadıklarından çeşitli sağlık sorunları artarak devam edecek ve halk sağlığını tehdit etmeye başlayacak” ifadelerini kullandı.

Kaynak: Filiz Erol