Yüzyılları aşan bir geleneğin modern dokunuşlarla yeniden hayat bulduğu “Dev Gölgeler” adlı Karagöz-Hacivat gölge oyunu, Türkiye'nin dört bir yanında ve yurt dışında sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor. Geleneksel Türk gölge oyunu ustası ve Kültür ve Turizm Bakanlığı sanatçısı Suat Veral’ın titiz emeğiyle hayata geçirilen proje, hem görsel boyutlarıyla hem de kültürel derinliğiyle dikkat çekiyor.
2011 yılında Dünya Tiyatro Günü’nde sahnelenmeye başlayan ve iki kat büyütülmüş perdede birer metre boyundaki tasvirlerle oynanan "Dev Gölgeler", çocukları, aileleri ve tiyatroseverleri eşsiz bir deneyimle buluşturuyor. Bugüne dek Bosna Hersek’ten Tunus’a, Almanya’dan Kırgızistan’a kadar birçok ülkede sahne alan oyun, kültürler arası bağ kurmanın ve geleneksel sanatların evrenselliğini kanıtlamanın da simgesi haline geldi.
Suat Veral: “Bu Sanatı Aşkla Yaşatıyorum”
45 yıldır Karagöz sanatına gönül veren Suat Veral, oyunu sadece sahnelemediğini; onun her detayında yaşadığını söylüyor. Geleneksel ustalık zincirinin bir halkası olarak mesleği icazetle öğrendiğini belirten Veral, “Ağabeyim Tevfik Veral’dan ve onun ustası Ayhan Büyükdoğan’dan feyz aldım. Bu sanat benim için sadece bir meslek değil, bir yaşam biçimi. Deriden tek tek işlediğim tasvirlerde çocukluğum, tutkum, emeğim var.” diyor.
Veral, “Dev Gölgeler” projesinin doğuş hikâyesini ise şu sözlerle anlatıyor:
“Geleneksel sahnelerimiz 1,5 metrelik perdelerle sınırlıydı. Ama sahneler büyüdü, seyirciler çoğaldı. Ben de dedim ki; ‘Koca bir milletin kültürü daha büyük perdelerde anlatılmalı.’ Perdelerimizi 3 metreye, tasvirlerimizi bir metreye büyüttük. Şimdi bin kişilik salonlarda aynı tutkuyla oynuyoruz. Bu halk bunu hak ediyor.”
Kültürel Mirasın Temsilcisi: Karagöz ve Hacivat
“Karagöz ve Hacivat, sadece bir gölge oyunu değil, bir milletin aynasıdır” diyen Veral, oyunun kültürel temsiliyetine de dikkat çekiyor. Kök boyayla renklendirilen, el işçiliğiyle hazırlanan figürlerin her birinin birer sanat eseri olduğunu vurgulayan usta sanatçı, “Karagöz küllerinden yeniden doğdu. Bugünün diline, bugünün çocuklarına hitap eden bir Karagöz var artık. Gelenekten kopmadan yenilikle büyüyen bir sanat bu.” şeklinde konuşuyor.
Veral, izleyiciden aldığı geri bildirimlerin en büyük motivasyon kaynağı olduğunu belirterek, “Çocukların gözlerindeki heyecanı görmek, onların ailesine yansıyan mutluluğunu hissetmek… İşte o zaman diyoruz ki, doğru yoldayız.” diyor.
Türkiye’nin İlk Kadın Karagöz Sanatçısı: Merve İlken
"Dev Gölgeler" projesinin bir diğer önemli figürü ise, Türkiye’nin ilk kadın Karagöz sanatçısı Merve İlken. 18 yıldır sahnelerde olan İlken, sadece bir oyuncu değil; aynı zamanda geleneksel sanatların genç kuşaklara aktarılmasında rol model bir figür.
“Bir metrelik Karagöz tasvirleri çocuklar için birer arkadaş gibi. Onlarla konuşuyor, onlara ses veriyoruz. Bu oyunun interaktif yapısı çocuklarla aramızda özel bir bağ kuruyor.” diyen İlken, kız çocukları başta olmak üzere genç nesillere sanatı sevdirmenin ve onları cesaretlendirmenin önemine işaret ediyor.
İlken’e göre “Dev Gölgeler”, sadece bir oyun değil, aynı zamanda kültürel bir köprü:
“Dünyanın neresine gidersek gidelim, Karagöz’ün dili evrensel. Çocuklar oyunu anlıyor, hissediyor, onunla gülüyor. İşte bu, sanatın gücüdür.”
Ramazan’da Karagöz’le Buluşma
Ramazan ayı boyunca İstanbul Başakşehir Kent Meydanı'nda düzenlenen etkinliklerde sahnelenen “Dev Gölgeler”, özellikle aileler tarafından yoğun ilgi görüyor. Her akşam yüzlerce kişi, nostaljiyle çağdaşlığın buluştuğu bu eşsiz gösteriye tanıklık ediyor. Gölge oyununun geleneksel yapısına sadık kalınarak hazırlanan hikâyeler, günümüz temalarıyla harmanlanarak çocuklara hem eğlence hem de değer aktarımı sağlıyor.
“Dev Gölgeler” Yolculuğuna Devam Ediyor
Hem görsel hem içerik olarak “devleşen” bu proje, sadece geçmişe değil geleceğe de umutla bakıyor. Geleneksel sanatın güncellenerek yaşatılabileceğini gösteren “Dev Gölgeler”, bir kuşağın değil, tüm toplumun ortak mirasına dönüşüyor.
Suat Veral ve Merve İlken gibi isimler sayesinde, Karagöz-Hacivat yalnızca nostaljik bir perde arkası hatırası olmaktan çıkıyor; yaşayan, nefes alan ve büyümeye devam eden bir kültür halini alıyor.