Masallar yüzyıllar boyunca insanları etkilemiştir. L. Frank Baum’un 1900 yılında yazdığı “Oz Büyücüsü” isimli kitabı da bu masallardandır. Hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden ve birçok güzel mesaj barındıran bu kitap, okurken beni yeniden çocukluğuma götürdü.
Eser, Dorothy ve köpeği Toto’nun bir kasırgaya yakalandıktan sonra yaşadıkları Kansas şehrindeki uzak çayırlardan büyüleyici Oz Diyarı’na seyahatlerini ve bu serüvende edindikleri harika dostlukları anlatır. Kitaptaki kahramanımız Dorothy’nin tek bir amacı vardır, evine geri dönebilmek…
Bu yolculukta Dorothy’ye bir beyne sahip olmak isteyen “Korkuluk”, bir kalp isteyen “Teneke Adam” ve cesaretini kazanmak isteyen bir Aslan eşlik eder.
Aslında bu masalda yüreğin, cesaretin ve aklın ne olduğuna dair çok değerli öğretiler bulunmaktadır. Kitaptaki kahramanların aradıkları şeylerin, kendi içlerinde olduğuna dair mesajlar verilen kitapta, başından beri beyin arayan “Korkuluk”un en zekice fikirlere sahip olması veya kalbe ihtiyacı olduğunu düşünen “Teneke Adam”ın duygusal yanıyla sizi çeken özellikleri bulunması gibi…
Oz Büyücüsü’nün, içerdiği konular nedeniyle sinemaya uyarlanmaya uygun olması, Hollywood yapımcılarının da ilgisini çeker haliyle. 1939 yılında Metro-Goldwyn-Mayer için çekilen başrolünde Judy Garland’ın oynadığı müzikal film vizyona girer.
İlerleyen yıllarda kült haline gelen bu film, sinema tarihinin başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. Ancak filmin çekim aşaması ve kamera arkasında yaşananlar, ne yazık ki peri masalları gibi renkli değildi. Film, aktör ve aktristlere yapılan kötü muameleden, oyuncuların ömür boyu sağlıklarını etkileyecek set kazalarına kadar neredeyse lanetli bir yapıma dönüşmüştü. 5 ayrı yönetmen ve 10 ayrı senaristin elinden geçen bu filmde, Judy Garland (Dorothy), başrolüyle her ne kadar renkli bir dünyada yaşıyor gibi görünse de, aslında oldukça zorlu bir süreçten geçer.
Kilo vermeye zorlandı
Gerçek hayatında da pek şanslı olmayan Judy, annesinin teşvikiyle küçük yaşlardan itibaren, oyunculuk performansını artırması adına yasaklı ilaçlar kullanmaya başlamış. Bu film çekilirken henüz 16 yaşında olan, deneyimli oyuncular arasında önemli bir rol üstlenen Garland, yönetmen ve bazı oyuncuların hem sözlü hem fiziksel tacizine maruz kalmış ve kilo vermeye zorlanmış. Bu nedenle gün boyunca sadece çorba, kahve ve sigara içmesine izin verilmiş. Bütün bunlar yetmezmiş gibi Garland, çekimler sırasında, gülmekten kendini alamadığı için yönetmen Victor Fleming tarafından tokatlanmış. Bu zorlu süreçte, Garland’ın yanında tek destekçisi filmdeki baş düşmanı olan kötü cadı rolündeki Margaret Hamilton olmuş. Hamilton’a da sadece sıvı tüketebileceği bir diyet uygulanmış. Ayrıca bir sahnenin çekimleri sırasında korkunç bir kaza geçirmesinden kaynaklı vücudunda 2. ve 3. derecede yanıklar oluşmuş. Maalesef sadece bunlar yaşanmakla kalmamış.
Aslan karakterini canlandıran oyuncu Bert Lahr’ın kostümünün gerçek aslan derisinden yapılması da bir diğer tuhaf gerçek. Kostümün ağırlığından ve kalın olmasından kaynaklı oyuncunun oldukça terlemesine neden olan bu kostümü, çekimlerin bitiminden sonra 2 asistanın gece boyunca kurutma makinesiyle kurutması gerekmiş.
Başka bir sahnede, yapay olarak yağdırılan karların aslında oldukça zararlı bir madde olduğu ve oynayan oyuncuları sağlıklarını tehlikeye atacak kadar büyük bir riske soktuğu da bu rahatsız edici gerçekler arasında...
Ray Bolger’in canlandırdığı “Teneke Adam” karakteri için yapılan makyaj, saf alüminyum tozundan olması nedeniyle Bolger’i hastanelik etmiş ve çekimlere ara verilmek zorunda kalınmış. Bu talihsiz olay yüzünden tüm hayatı boyunca nefes alma problemi yaşamış.
Acılarla dolu kariyer
Sette yaşanılan bütün bu insani değerleri hiçe sayan olayların dışında, aslında en büyük trajediyi bu film çekilirken ve sonrasında başrol oyuncusu Judy Garland yaşar. İlerleyen yıllarda yetişkin rollerine geçiş yapar ve birçok filmde daha rol alır. Ancak Hollywood star sisteminin acımasızlığı, kullandığı uyarıcılar ve giderek bozulan ruh sağlığı nedeniyle henüz 47 yaşındayken yaşama veda eder. Ardında hem parıltılı ve hem de acılarla dolu bir kariyer bırakarak.
Ve kaderin garip bir cilvesi olarak kızı, ünlü şarkıcı ve oyuncu Liza Minelli de kendisiyle benzer bir kaderi paylaşır. O da yıllarca madde bağımlılığı ile mücadele eder.
Bu nedenle “Oz Büyücüsü” kitabı ve film uyarlaması, oyuncularda bıraktığı derin izlerle “Masaldan doğan bir trajedi”ye dönüşmüştür ve bu durum, esere farklı bir gözle bakmamıza sebeptir.