213 Sayılı Vergi Usul Kanunu 2004/13 Sayılı Genelgesi ile terkin işlemlerinin nasıl yapılacağı anlatılmıştır. Ancak bu sefer konu yargıya intikal etmiş ve Danıştay 4’üncü Daire’ye kadar gelmiş. Vergi Dairesince mükellefiyeti 31.12.2014 itibariyle resen terkin edilen mükellef, terkin işleminin iptali için dava açmış ve bu konuda Danıştay 4’üncü Daire, E.2016/12083 ve K.2021/330 numaralı kararı ile nokta koymuş ve Vergi İdaresi’ni haksız bulmuş. Ama bu resen terkin edilemez anlamına gelmemekte, resen terkin edilebilmesinin şartlarının tam olmasını istemekte. Danıştay’a temyiz isteminde bulunan Vergi Dairesi, çünkü Vergi Mahkemesi mükellefi haklı bulmuş. Karar özetinde yargılama sürecini; Dava konusu istem: Davacı tarafından, mükellefiyet kaydının vergi dairesince 31/12/2014 tarihi itibarıyla resen terkin ettirilmesi işleminin iptali istenilmektedir. İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; olayda, davalı idare tarafından 23/01/2015 tarihinde yapılan yoklamada "şirketin iş yeri adresinin kapalı ve kilitli olduğu, adresten kimseye ulaşılamaması sebebiyle ilgili tespitlerin yapılamadığı, adres kapısında, "…" nolu ibarenin yazılı olduğu" tespitlerinden hareketle, 2004/13 sayılı Uygulama İç Genelgesi uyarınca 30/12/2014 tarihi itibarıyla mükellefiyetinin resen kapatıldığı görülmüş ise de; Genelgeye göre araştırma ve yoklamaların tamamlanmasını takip eden otuz gün içinde mükellefin bilinen adreslerinde, dosyadan sorumlu servis şefinin de katıldığı ikinci bir yoklama yapılarak, ilgilinin bilinen adreslerinde bulunamadığını teyit eden bir yoklama fişi tanzim edileceğinin belirtildiği, ancak idarece ikinci bir yoklama yapılmadan mükellefiyetinin resen kapatıldığı anlaşıldığından davalı idarece ikinci bir yoklama yapılmadan mükellefiyetin resen terkin edilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Diyerek anlatıyor. Buradan anlıyoruz ki ilk yoklama yapılmış, iş yerinin kapalı olduğu, ulaşılamadığı tutanakla saptanmış. Ancak 2004/13 Sayılı Genelge kapsamında yapılması gereken ikinci yoklama yapılmamış. Vergi idaresi temyiz isteminde “Davalı idare tarafından, 213 sayılı Kanun'un ''işi bırakmanın bildirilmesi'' başlıklı 160. maddesi uyarınca işlem tesis edildiği, yapılan işlemlerin yasal ve yerinde olduğu belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiğini ileri sürse de, Danıştay 4’üncü Daire karar sonucunda; Açıklanan nedenlerle; 1. Temyiz isteminin reddine, 2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının onanmasına, 3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, 4. Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/01/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Diyerek mükellefi haklı bulmuştur. Her ne kadar ilk tespitte mükellef yerinde olmasa da, mükellefe ulaşılamasa da, Vergi İdaresi’nin yaptığı işlemin doğru olduğunu düşünsek de, hukuk her şeyin tam olmasını ister. Bir kural varsa, herkes için, her kurum için var.