Yapılan son araştırmalar, evcil kedilerin, yani ev kedilerinin, tarihinin düşündüğümüzden daha karmaşık ve kültürel olarak daha yoğun olduğunu ortaya koyuyor. Bugün günlük hayatımızın güzel bir parçası olan kedilerin tanıdığımız hallerine ulaşmaları süreci hakkında yapılan araştırmalar genellikle bu evcilleşme serüveninin atasının Afrika yaban kedisi olarak bilinen canlı olduğu kanısında. Ancak bu türün Afrika’dan Avrupa kıtasına nasıl ve neden yayıldığı konusunda büyük muammalar hala mevcut. Yakın zamanda yapılan bir grup araştırmaya göre, modern evcil kedinin atası olarak belirttiğimiz türün bölgesinin özellikle Tunus olduğu belirlendi. Bu ve bazı diğer genetik bulgular ışığında araştırmacılar, kedilerin yalnızca pratik nedenler veya tarım toplumları sebebiyle av bölgeleri değişimine bağlı olarak değil, mitolojik ve kültürel etkiler kapsamında da bilinçlice evcilleştirildiğini savunuyor. Bu yeni araştırmaların ortaya koyduğu ana fikri destekleyen pek çok kültürel miras geniş bir yelpazede mevcut.
Kedilerin evcilleştirilme hikayesinde en önemli kültürel etkilerden biri Antik Mısır'a ait. Mısırlılar, medeniyetlerinin uzun yaşantısının birçok yüzyılında kedileri kutsal varlıklar olarak görüyor ve onları tanrıça Bastet ile ilişkilendiriyordu. Bastet’in savaşçı bir aslan tanrıça olarak tasvir edilirken zamanla kedi ve evcil kedileri koruyan anaç formuna dönüştüğü bazı tasvirlerce belirtiliyor. Bastet bazlı inancın en iyi örneklerinden biri ise Mısır’ın kuzeyindeki Bubastis şehrinin Bastet’e tapınılan ve kedilerin mumyalanıp saklandığı bir yer olması.
Antik Mısır mitolojisinde, güneş tanrısı Ra da bazen kedisel formunda tasvir edilirdi. Ra, her gece karanlığın kaosunu temsil eden dev yılan Apep ile savaşır ve sıklıkla büyük bir kedi formunda resmedilirdi. Bu tasvir, kedilerin kötülüğe karşı koruyucu ve düzen sağlayıcı semboller olarak görülmesini güçlendirmiş olabilir ve aynı zamanda eski medeniyetlerin kedileri yiyecek stoklanan yerleri kemirgen ve benzeri canlılardan korumak için kullandığını bizlere hatırlatabilir.
Farklı kültürlerde kedilere atfedilen doğaüstü güçler de dikkat çekicidir. Japon folklorundaki Bakeneko ve Nekomata efsanelerinde kedilerin gizemli varlıklar olduğuna ve insan formuna dönüşebildiğine inanılırken, Kelt mitolojisindeki Cat-sìth, ruhları çalan gizemli bir kara kedi olarak anlatılmıştır.
Yapılan genetik analizler, konu hakkında sahip olduğumuz bilgileri iyice detaylandırıp geliştirirken ortaya çıkan kimi sonuç birbiriyle uyuşmuyor. Lakin, bu araştırmalar bulgu ve çıkarımları açısından ikiye ayrılabilir konumda olsa da önemli ve ortak bir payda da buluşuyorlar. Kedilerin evcilleştirilmesi ve yayılması hakkında belirlenen önceki tarihlerin gerçeklikten uzak oluşu ve mitolojik unsurların en az pratik unsurlar kadar veya daha fazla etkisi oluşu bu paydayı oluşturan kanılar.
Birden fazla yeni araştırmanın merkez üssü olarak Tunus’u belirlemiş olması ve kedilerin evcilleşme öyküsünün, pratik faydaların çok ötesinde, mitolojik ve kültürel derinliklere sahip bir öykü olduğunu desteklemesi, konu hakkındaki genel bakış açısını daha detaylı bulgulara erişebileceği bir yöne çekebilecek potansiyele sahip. Mitolojik unsurların hayatta kalış, pratik konseptler ve yaşantıdan doğarak zamanla inanç ve tekerrür bazında evrilip yoğurulduğu bir yönden incelendiği takdirde pratik ve teorik kültürel etmenlerin ne denli ayrı olduğu tartışmaya açık hale gelebilse de yadsınamayacak en basit çıkarım kedilerin çok uzun zamandır ya aklımızda ya da yanımızda oluşları.