Tamamen dürüst olmak gerekirse, çoğumuz aylardır süren kısıtlamalardan, verimsiz iş hayatından ve evlerde olmaktan yorulduk. Pandemi’nin yol açtığı bu sıkıntılar, aşı sonrası hepimizi daha güvende hissettirdi, bunun için minnettarız. Ancak aşıya rağmen, çalışanların çoğu ve hatta yönetim kurulları, istedikleri zaman evden çalışmak için hibrit çözümlere ihtiyaç duymaya devam ediyor. Amerikan işgücünün % 41.8'inin pandemi sonrası iş yerlerinden uzak kaldığı tespit edildi. Yöneticiler bu durumun devam edeceğini tahmin ediyor. Aslında, iş gücünün % 26,7'sinin bir yıl içinde tamamen uzakta olacağına inanıyorlar. Bu nedenle, sanal olarak çalışırken nasıl verimli ve üretken kalınacağı hakkında konuşmak hala gerekli. Ancak sorun şu ki, aynı tavsiyeleri defalarca dinledik. Ne söylendiğini çok iyi biliyoruz. Bir sabah rutininiz olsun, erken kalkın, sınırları belirleyin… vs. Herkesin evinde bir ofis yok. Ebeveynler her zaman en üretken olduklarında çalışamazlar. Peki, COVID zihinsel sağlık ve esenliğe bu kadar zarar verdiğinde, işe nasıl odaklanabiliriz? Bunların hepsi geçen bir buçuk yıl boyunca evden çalışma hakkında öğrendiğimiz dersler. Biz işteki gerçek dengenin nerede olacağını bulmaya devam ederken, işte önümüzdeki bir buçuk yıl için deneyebileceğimiz farklı seçenekler hakkında konuşmak gerek: Steven Kotler’in performans arttırıcı düşünceleri Performans uzmanı, New York Times’ın en çok satan yazarlarından Steven Kotler’e göre, üretkenliğinizi artırmak istiyorsanız fiziksel ve bilişsel bir yaklaşım benimsemeniz gerekiyor. “En yüksek performansla ilgileniyorsanız, bunları yapıyor olmalısınız, aksi takdirde oyuna bile giremezsiniz” diyor. Peki bunu nasıl başarabilirsin? Kotler, aşağıdaki beş müzakere edilemez öğeye odaklanmanızı öneriyor: Her gece yedi ila sekiz saat uyuyun. Mümkünse uyku ritminizi ölçebileceğiniz tutarlı bir program kullanın. Yalnızlığa karşı sosyal destek bulun. Ek olarak, yüksek kaliteli bağlantılarla çevrili olmak, moralinizi yükseltme yeteneğine sahiptir. Kaygı seviyenizi yönetin. Kotler, “Kaygı, insanlar için büyük bir kırılmadır” diyor. Şükran, farkındalık ve egzersizin hepsi bu duruma yardımcı olabilir. Somut, spesifik ve süreç odaklı hedefler belirleyin. Tarihin en büyük yazarı olmak istiyorum gibi uzun vadeli bir hedef kalıcı olmayacaktır. “Bu hareketli bir hedef. Bu bir amaç” diyor Kotler. “Bunları zor, bir ila beş yıllık hedeflere bölmek istiyorsunuz.” Bunun yerine şunu denemelisin; “New York Times’ın en çok satan kitabını yazmak istiyorum” Oldukça net! İçsel motivasyonlarınızı keşfedin. Kotler, “Önemli olan dört ana içsel motivasyon var” diyor. Merak, amaç, özerklik ve ustalık. Hepsi uyumlu ve diğeri olmadan gelişemezler. Kotler, “En yüksek performansı gösterdiğimiz de, biyolojimizin bize karşı değil, bizim için çalışmasını sağlamaktan başka bir şey değildir” diyor. Marie Kondo’nun çalışma ortamı hakkındaki düşünceleri Japon düzenleme uzmanı ve yazar Marie Kondo, “Nerede çalışırsanız çalışın, ister yemek odası masasın da, ister evin ofis olarak kullandığınız bir odasın da, odaklanmanıza yardımcı olacak bir ortam yaratmak çok önemlidir” diyor. “Dağınıklık beyni bunaltıyor ve inisiyatif alma yeteneğini tehlikeye atıyor; sakin ve temiz bir alan hem üretkenliği hem de pozitifliği artıracaktır” diye ekliyor. Bunu nasıl sağlayabiliriz? Kondo, “işinizi yapmak için çok önemli olan öğeleri” belirlemenizi öneriyor. Kondo, “Ofisiniz yoksa rahat edeceğiniz bir yeri ofis yapmak adına, bir kutu veya taşınabilir pc yeterli olacaktır” diye ekliyor. “İlgili olmayan tüm öğeleri çalışma alanınızdan çıkarın ve ona baktığınızda neşe veren bir şey ekleyin.” Bu durum kendisi için, masasındaki kristal ve küçük taze çiçekler vazosu kadar basit bir şey. Ev işleri yaparken bir arkadaşınızla sohbet etmek mümkün mü? Kesinlikle. Ancak, derin çalışma gibi daha zorlayıcı görevler söz konusu olduğunda bu muhtemelen iyi bir fikir değildir. Bu konuda profesyonel olduğunuza inansanız bile, azınlıktasınız. Çalışanların sadece % 2'si bunu gerçekten yapabileceğine inanıyor. Bu nedenle, imkansızı yapmaya çalışmak yerine, mono-görevi benimseyin. The Success Rebellion’ın yazarı Ryan Jackson, “Çoklu görevin değerli bir beceri olduğu ve bize her şeyi yapma yeteneği verdiği efsanesini sattık, ancak bu gerçeklik payı olmayan bir durum” diye açıklıyor. “Daha üretken bir yaklaşım, günleri veya yarım günleri yakından ilişkili görevlere ayırmaktır” diye ekliyor. “Bu şekilde, işleri birer birer alt etmek daha kolay ve dikkatiniz dağılsa bile konuyu tekrar ele almak daha hızlı oluyor.” RunRepeat at Spor Araştırma Direktörü Nick Rizzo, “Belirli bir problemi beyin fırtınası fikirleri içinde çözmeye çalışırken, bulaşık yıkama gibi basit, talepkar olmayan, ev işleri yapılmasını öneriyor. “Çünkü araştırmalar, zorlu görevlerle uğraşmanın, farklı bir zorlu göreve geçmek veya ara vermekle karşılaştırıldığında performansı ve yaratıcı problem çözmeyi önemli ölçüde artırdığını göstermiştir.” Beyniniz hafif bir şekilde zor olmayan göreve odaklanırken, zihniniz geziniyor ve problem çözme kapasitesini genişletiyor. Her gün binlerce karar verdiğimize dair çalışmalar mevcut. Eğer bu rakamlar yaklaşık ya da doğruysa, saatte çok ciddi şekilde karar aldığımız anlamı taşır. Bu rakamlara inanmasanız bile gerçek şu ki, her gün birçok karar alıyoruz. Ve COVID ortasında, vermemiz gereken kararların sayısı arttı. Minnesota Üniversitesi’nde, McKnight Üniversitesi Profesörü ve karar yorgunluğu hakkında erken araştırmalar üzerinde çalışan bir davranış bilimci Kathleen Vohs, “Evden çalışan ve eğitim gören insanlar, herkesin işini nerede yapacağını, odaklanmış çalışma için hangi zamanların en iyi ve en kötü olduğunu, ne zaman mola verileceğini ve öğle yemeğini başkalarını rahatsız etmeden nasıl yeneceğini bulmak zorunda kaldı” diye açıklıyor. “Hayatımızın bu kadar büyük bir bölümünde, sabah 8'den akşam 5'e kadar olan süre de bir rutinin olmaması, bir dizi yeni karar yarattı.” diyor. Bu konuda ne yapılabilir? Hayatınızı basitleştirmek harika bir başlangıç noktasıdır. “Örneğin, pazar günleri yemeklerinizi haftalık olarak hazırlayın” diyor. “Dolabınızı gözden geçirin ve artık giymediğiniz kıyafetleri bağışlayın. Ve takviminizden gereksiz etkinlikleri ve görevleri kaldırın.” Ayrıca, her sabah aynı kahvaltıyı yemek gibi, yapabildiğiniz kadar otomatikleştirin. Beklentilerinizi de düşürebilirsiniz. Dr. Vohs, “Şu anda her şeyin mükemmel olması gerekmiyor ve zihinsel sağlığı korumak her Zoom görüşmesinde aynı mücevheri takmaya değer” diyor. Ayrıca çevrenizdekilerle de önceden kararlar verebilirsiniz. “Ağınızda kim varsa — iş arkadaşları, aile, arkadaşlar — birlikte kararlar almak ve konuşmak için biraz zaman harcamaya değer.” Bunu yaptığınızda, “önceliklerin ne olduğunu anlayabilirsiniz” ve “nerede risk almak istediğinizi” değerlendirebilirsiniz. British Psychological Society’de çalışan Dr. Angela Carter, “Bizlerin sosyal hayvanlar olduğumuzu unutmayın” diyor. “İşe gitmemizin bir nedeni de diğer insanlarla birlikte olmayı sevmemiz.” Bu, 2020'de üstesinden gelmek zorunda olduğumuz en büyük zorluklardan biri oldu. Haftalık görüntülü aramalar bir başlangıçtır. Ancak, işyerinde gerçekleşen etkileşimlerin çoğu işle ilgili değildir. Bu nedenle sanal kahve molaları, öğle yemekleri ve mesai dışı etkinlikler planlayın. Ek olarak, kesinti süreniz boyunca aileniz ve arkadaşlarınızla iletişim halinde olduğunuzdan emin olun. Hepimizin Zoom yorgunluğu yaşadığını biliyorum. Ancak yine de sağlığımız ve esenliğimiz için gereklidir. Egzersiz yapmak, fiziksel sağlığınızın anahtarı olmasının yanı sıra zihinsel sağlığınız ve üretkenliğiniz için de faydalıdır. Ve bu durum özellikle COVID sırasında daha da geçerlidir. Ancak, bu yıl düzenli bir egzersiz durumunu sürdürmek imkansız oldu. Bu nedenle, daha esnek olmanız gerekebilir. Bu negatif durumu kendi lehimize nasıl çevirebiliriz? Örnekler arasında köpeğinizi gezdirmek, bisiklete binmek veya bir Zoom çağrısından önce ufak egzersizler sayılabilir. Genel olarak, her şey günlük rutininize bir tür fiziksel aktivite eklemekle ilgilidir. İş yönetimi platformu küresel topluluk başkanı Joshua Zerkel, “İnsanlar evden çalışırken, birçokları için ekstra aile ve ev sorumluluklarını hemen hemen herkes için yaydığı stres ve kaygıyı yönetirken, bu insanlardan tam üretkenlik beklemek gerçekçi değil” diyor. “Onlar üretkenlik makineleri değil, insan olduğumuzu hatırlamamız gerekiyor.” Ancak, “yine de üretken ve bağlantılı olabiliriz” diye ekliyor. Kendinizi hırpalamak yerine kendinizi ve çevrenizdekilerin sıkıntılı durumlarını görmezden gelin. Hepimiz elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz. Bütün bu krizin benim için en önemli çıkarımı, bundan çıktığımız da, mükemmeliyetçi olan bizlerin bunu nasıl bırakacağını öğreniyor olmamız. Beklentileri nasıl belirleyeceğinizi öğrenin ama aynı zamanda size iyi hizmet etmeyen şeyleri de bırakın.