Herkese çocukluktan beri birçok sorumluluk yükleniyor ama asıl sorumluluğu olan kendini bilmek, gerçek kendini bulmaktan hiç bahsedilmiyor. Oysa ki bu sorumluluk yerine getirilirse diğer sorumluluklar kendiliğinden yerine getirilir.
Çünkü gerçekten kim olduğunu bilen insan herkese sevgiyle yaklaşır. İçindeki ebedi öze ulaşan, deneyimleyen insanın sevgisi kıskançlık, bencillik, öfke, şehvet ve nefret gibi duygulardan arınmış halde olur. Bu yüzden çok başka bir rayihaya sahiptir.
Dünyevi yaşamda insanın sevgisi birçok şeyle kirlenir, çünkü sevgi ticari araç olarak kullanılır. İnsanlar sevilmek için sever, kimse koşulsuz sevemez.
Bencillik, kıskançlık, hiddet, nefret, haset, şiddet, cehalet, sahiplenme gerçek sevgiyi öldürür. Bunlar sevgi ile bir arada olamaz.
Birey öz merkezinde saf bilinçle temasa geçer, ebedi özünün derinliklerinde mutlak gerçeği bulur. O, sorgulayarak içe yönelir ve nesnel dünyayı gözlemleyen özneyi inceleyebilir.
Gerçeği bulmak için üç unsur vardır; bilecek özne, bilinecek nesne, özne ile nesne arasında gerçekleşen bilme süreci. Bilme süreci soru sormakla başlar: “Ben kimim?”
Devamındaki sorgulama birey mutlak gerçekle yüzleşene kadar devam eder. İnanç dayatıcıları sorgulamayı bastırmaya, durdurmaya çalışır çünkü soru sormak inancı darmadağın eder.
Dünya Değişim Akademisi’nde çok önemli bir değişim programı var: “Kendini Bilme Sanatı”. Bu değişim programı ile birey kendini bilme yolculuğuna çıkabilir ve asıl sorumluluğunu yerine getirebilir.